Hava Durumu

Osmanlı neden çöktü?

Yazının Giriş Tarihi: 20.04.2018 07:25
Yazının Güncellenme Tarihi: 20.04.2018 07:25

(Milli Birlik ve Sosyal Dayanışma-2)

Önceki makalemizde, büyük devlet adamı Said Halim Paşa'nın İslamlaşmak adlı eserinde ifade ettiği Müslüman bir ülkenin omurgasının neyin üzerine oturtulması hakkındaki görüşlerinden bahsetmiştik ve Paşa'dan bir iki örnek alıntılamıştık.

Bugün Osmanlı'nın çöküşü ile ilgili bazı görüşlerine başvuracağız ki,  Başkanlık Sistemi ile geçeceğimiz 'yeni Türkiye'miz için inşallah bir yol haritası olur ve bu ülkenin, hakiki münevver aydınlarının dikkatini çeker.

Paşa'ya göre:

"İdeal bir dayanışmanın sağlandığı, Osmanlı cemiyetinin çöküşünün ve içine düştüğü bunalımın iki sebepten kaynaklandığı görülür;

Bunlardan biri;"sosyal müesseselerin özel yapısının tam olarak anlaşılmaması sonucu ortaya çıkan yanlışlık",

Diğeri ise;"ülkenin ıslahı ve kalkınması hususunda yapılan hatalardır. Sosyal kanunların cemiyeti kurduğunu ve koruduğunu, buna karşılık siyasî kanunların cemiyeti nizama soktuğunu ve ilerlemesini sağladığını" ifade etmektedir.

Dayanışma kavramını sosyal ve siyasî boyutlarıyla ele alan Paşa, bu noktadan hareketle, Osmanlı toplumunda hem sosyal dayanışma hem de siyasî dayanışmayı sağlamak gerektiğini ileri sürer.

Ona göre, İslam toplumlarında; "Batı'da olduğu gibi, hiçbir sınıf ve zümre arasında rekabet yoktur. Sosyal rekabetlerin bulunmadığı İslam cemiyetinin kurduğu siyasî teşkilat ise, tabii olarak siyasî rekabetlerden uzaktır. Dolayısıyla, mensuplarının zihniyeti ile mütenasip olarak, tarafsızlık, insaf ve adalet hislerinin kolayca ortaya çıkması mümkün olur."

Siyasî hâkimiyet ve siyasî müesseseler, toplumdaki siyasî dayanışmadan kaynaklandıkları için, her ikisi de bu yardımlaşmanın temsilcisidirler. "İslam cemiyetinde siyasî müessese kurmanın amacı; İslamî ahlakın ve cemiyet düzeninin daha sağlıklı işlemesini sağlamaktır."

BATI'YI TAKLİT!

Paşa, bir toplumda meydana gelen siyasî birliğin, o toplumun kendine has birtakım esaslarına dayandığını ve bunun diğer toplumlarca taklit edilmesinin yanlışlığına parmak basar ve bu konuda Osmanlı aydınlarını şu şekilde uyarır:

"Batılı milletlerin siyasî teşkilatlarını taklit etmek, bizdeki siyasî bağların özel durumuna dikkat etmemek, netice olarak Osmanlı siyasî birliğini dağıtmak demektir".

Said Halim Paşa; "Ferdin faydalandığı hürriyet ve eşitliğin derecesi, o toplumdaki sosyal dayanışma ve dengenin devamlılığı, yani orada mevcut olan sosyal adaletin derecesi ile ölçülmelidir" der.

Bugün insaf sahibi aydınlarımızdan bu büyük hazine üzerine yoğunlaşmalarını, gelecekteki hükümetlere de takip edilecek "yol haritasının" hazırlanarak önlerine sunulmasını dört gözle bekliyoruz. Zira bu asır; stratejisinin, yıkıcı, kahredici siyasetin ve menfaatin üzerine kurulduğunu, zayıflara ancak müstemleke olarak hayat hakkının tanındığı bir asır. Maddi, manevi, ekonomik, askeri ve siyasi bakımdan güçlü olmak zorundayız. Bunda toplumun her kesimin sorumluluğu var. Aydınlarımızdan da içine düştükleri batı hayranlığı uykusundan uyanıp, kendi fabrika ayarlarına dönmesini ümitle bekliyoruz. Bunun da "fecir ışıklarını" görüyoruz. Zira nehir yatağını bulacaktır. Bundan hiç şüphemiz yoktur. Biz de Üstad Bediüzzaman gibi diyoruz:

"Ümit var olunuz, şu istikbal inkılabı içinde en yüksek gür seda, İslamiyet'in olacaktır."

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.