ABD, tipik Batı felsefesinin yeryüzünde görünen ve uygulanan şeklidir. Son 100-150 yıldır, bilhassa Müslüman coğrafyada ve Ortadoğu'da, dökülen her kanın, akıtılan her gözyaşının, dağıtılan her yuvanın, işlenen her vahşetin, sömürülen her insanın, gasp edilen her hakkın vb... tüm şeytani hile ve düzenbazın, münafıklığın, küfrün yegane temsilcisi ve müsebbibidir. Tüm bu iddialarımıza sadece bir örnek yeter artar bile; Irak Devleti ve Ebu Garip Cezaevi!
Dünya, Ebu Garip Cezaevi'ndeki uygulamalara neden seyirci kaldığının cevabını hala veremiyor. Resmiyete geçen ve General Antonio M. Taguba tarafından hazırlanan raporda; 2003'ün Ekim ve Aralık ayları arasında Ebu Garip'de çok sayıda tutukluya sadistçe, ahlaksızca ve pervasızca muamele yapıldığı belirtildi. Taguba'nın hazırlamış olduğu ve hukuk dışı muamelelerle dolu raporda şunlar yazıyordu:
İnsanın sinir sistemini bozan daha pek çok madde ve görüntü "raporda" var. Faruk Nafiz Çamlıbel'in şu beyitlerini hatırlamamak mümkün değil:
"Âdem evladını boğarken baba-bir kardeşini,
Basıyor bağrına hemcinsini MÜŞVİK canavar.
Beşerin zıddına hayvan soyu insanlaşıyor,
Yiğidin şefkati yok, lakin itin şefkati var. "
Şimdi, Türk kamuoyunda, ABD'nin adaletine ve merhametine güvenip bel ve ümit bağlayanlara seslenmek istiyorum:
"Aç düşmana karşı tahabbüb, merhametini değil iştahını açar." Ve Namık Kemal'in dediği gibi:
"Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir
Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten."
(Dünyada zalimin yardımcısı, aşağılık kimselerdir; insafsız avcıya hizmetten zevk alan ancak köpektir.)