Hava Durumu

Misyonerlik nedir? (1)

Yazının Giriş Tarihi: 01.09.2017 16:54
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.09.2017 16:54

Osmanlı Devleti, tarih sahnesine çıkışından itibaren yaklaşık üç asır içinde dünyanın sayılı büyük devletleri arasına girdi. Fakat 18.yüzyıl'dan itibaren Avrupa'daki gelişmelerin de tesiriyle güçlü devletler karşısında sürekli gerilemeye başladı. Osmanlı'nın  bu geri kalışında pek çok faktörden söz etmek mümkün ise de, yıkılışında rol oynayan etkenlerden birisi hiç şüphesiz misyonerlik faaliyetleridir.
Bu nedenle zaman zaman yazılarımızda Hıristiyanlığın farklı mezheplerine mensup kişi ve kuruluşların Osmanlı topraklarında yürüttükleri  çeşitli faaliyetleri üzerinde durulacaktır. 
Hıristiyanlığı dünyaya yaymak için çalışan kişilere 'misyoner', bu amaçla yürütülen çalışmalara da 'misyonerlik' denilmektedir. 
            Hıristiyanlık inanışına göre, Hz. İsa etrafına topladığı havarilerine: "İmdi, siz gidip bütün milletleri şakirt edin, onları Baba ve Oğul ve Ruhülkudüs ismi ile vaftiz eyleyin, size emrettiğim her şeyi tutmalarını onlara öğretin; ve işte ben bütün günler dünyanın sonuna kadar sizinle beraberim"  diyerek onları vaaz etmek için görevlendirmiştir. Bundan dolayı 'Havariler' ilk misyonerler olarak kabul edilir. Başlangıçta dini gayelerle kişisel gayretler şeklinde başlayan bu faaliyetler zamanla oldukça güçlenir ve özellikle mensubu bulundukları ülkelerin siyasi, sosyal, kültürel, ticari ve ekonomik menfaatleri doğrultusunda emperyalizmin gelişmesine katkı sağlayan bir teşkilat halini alır.
            İlk misyonerlerden kabul edilen Aziz Paulus (St.Paul), Hıristiyanlığı yaymak amacıyla Anadolu, Makedonya ve Yunanistan'da kiliseler kurmuş ve onları teşkilatlandırmıştır. Havariler ve yardımcıları sayesinde Hıristiyanlık bütün Roma dünyasına, 10.yüzyıla gelindiğinde ise İsveç, Bohemya ve Danimarka'ya kadar yayıldı. Böylece Alman ve İskandinavların da Hıristiyanlığı benimsemesi ve Roma Katolik Kilisesinin Avrupa'ya hâkim olmasıyla  Hıristiyanlığın bütün dünyaya yayılması için harekete geçildi. Bu amaçla Papalık tarafından 1662'de Vatikan'da 'Propaganda Kongregasyonu' adıyla bir 'Misyonerlik Bakanlığı' kurulurken Paris'te de giderlerini Papalık Propaganda Dairesi'nin üzerine aldığı "Dış Misyonlar Papaz Okulu"  açıldı.
 Misyoner faaliyetlerine bakıldığında özünün dini olduğu ve misyonerlerin de genelde din adamlarından oluştuğu görülür. Ancak, bu durum zamanla değişir ve özellikle son yüzyıllarda ruhban olmayan kişilerin de misyoner olarak görev yaptıkları gözlenir. 
Şöyle ki: din adamlarının yanı sıra çoğu zaman bir doktor, bir öğretmen, bir hemşire, bazen bir barış gönüllüsü, hatta araştırmacı görünümünde bilim adamı olarak görev yapan misyonerlere rastlamak mümkündür.
 Misyonerlere göre amaca ulaşmak için her yol ve her meslek kullanılabilir. Kendilerini İncil'in bir neferi, bir hizmetkârı olarak gören misyonerlerin ana gayesi yeryüzünde güçlü bir Hıristiyan topluluğu meydana getirmektir. Onların ifadesiyle 'dinsiz' dünyayı Hıristiyanlaştırmaktır. Bunun için bilmeyenlere İncili öğretmek, Hıristiyan olmayanları bu dine davet etmek veya kendi mezheplerine insan kazandırmak için çalışırlar.
Misyonerlerin amaçlarına ulaşmak birçok yol ve yöntem kullanırlar ki, bunların da başında OKULLAR gelir. 
Anadolu topraklarına da işte bu eğitim yoluyla girip ilk fesat tohumlarını ekmişlerdir. Zeminin de uygun olması bu fesat şebekesinin işlerini kolaylaştırmıştır. Bu nedenle şunu da ifade etmek gerekiyor: bizim en büyük düşmanımız "cehalettir". Gayr-ı Müslimler bu zaafımızdan hep istifade etmişler ve hala da ediyorlar.
(Bir sonraki yazımızda Anadolu'daki "misyoner okullarına" göz atacağız) 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.