Hava Durumu

MEB Müfredatı, Fulbright Anlaşması ve kırmızı çizgiler! (1)

Yazının Giriş Tarihi: 03.05.2024 07:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.05.2024 18:30

Türk Eğitim Sistemi Amerikan Fulbright Anlaşmasıyla gayr-ı müslim bir ekibe teslim edilmiştir. Bu zihniyetin tekelinde oluşturulan “müfredat” (kamalist/naturalist), bu ideoloji bütün müfredata serpilmiş ve 1946’dan beri bütün bir milleti  “standart plastik bir elbiseden” geçirterek, uymayanların vücut uzuvları biçilerek, fabrikasyon mahsulü bir ürün gibi piyasaya sürülmüş, ve tüm bu süreç devam ederken son çeyrek asırdır “yönetim koltuğunda” halkı temsilen oturan hükümet ise; müfredatı bu “komisyonun” tekelinden kurtarıp kadim değerlerine tekrar rücu etmesi gerekirken, (bence) tribünlere oynayarak sadece ve sadece eğitim adına “fiziki, modern, araç-gereç, bedava kitap… vs.lerin rakam ve istatistikleri halka sunarak, bu kulvarda başarısını iddia ederek, ve ayrıca mevcut diğer okullarının tabelasını ‘İmam Hatip’ olarak değiştirerek kendini eğitimde başarılı olduğuna inandırmış, koca çeyrek yılı hep bu minvalde hoyratça harcamış, böylelikle şimdi de kafasının hakikatin duvarına çarptığını gördüğüne inanmak istediğimiz, bu nedenle yeni bir hamle ile kamuoyunun karşına çıkarak; müfredatın sadeleştirilmesi ve değerlerimizle bezenmesi adına “YENİ BİR MÜFREDAT” çalışmasını hazırladığını, görüş, talep, istek ve şikayetlere açık olduğu, MEB sayfasından bütün halkımıza ilan edilmiştir:

Evvela; bütün geçmiş hatalara rağmen, yine de MEB’in müfredattaki çabasının hüsn-ü niyetli bir adım olduğunu söylemek isterim.

Saniyen; müfredatı hazırlayan ekibin, bu ülkenin resmi ideolojisine hamiliğini sürdürdüğünü görüyoruz. Şayet bu kırmızıçizgilerden vaz geçilmiyorsa, bu çabanın köhneleşmiş ideolojiye yeni bir fırça atmaktan öteye geçemeyeceğini açıkça ifade etmek isterim.

Salisen; önce “fulbreight anlaşmasının” sonlandırılmasını, akabinde de “bin yıllık inanç, kültür, kadim değerlerimiz” üzerine kurulu bir MÜFREDATIN hayata geçirilmesinin hedeflendiğini aleni olarak MEB’ce ilan edilmesini istiyoruz.

Aksi takdirde bu çabalar, köhnemiş kamalizmi geçici cilalamaktan öteye geçemiyecektir.

Fen Bilimleri ders İÇERİKLERİNDE, materyalist ön yargılara dayalı bakış açısı ve yaratıcıyı inkâr şartlanmışlığı dipdiri devam ediyor. KİTAPLAR halâ; İstiklâl Marşı'nın yazarı yokmuş, Süleymaniye Camisini bir mimar yapmamış, Mona Lisa tablosu tesadüflerin eseriymiş gibi, aklı mantığı devre dışı bırakan bağnaz anlatımlarla dolu.

Bir harf dahi kâtipsiz olamaz iken, muhteşem kâinat kitabının yaradanını yok sayıp, evrende olup biten mucizevî hadiseleri bütünsellikten kopararak anlatmak bilimsellik olamaz.

TÜRKİYE YÜZYILI MAARİF PROGRAMI ile İÇERİK ARASINDA ÇELİŞKİLER VAR 

Fen bilgisi üçüncü sınıfta, dünyanın güneş etrafında döndüğünü Galileo keşfetmiş denilmeye devam ediliyor. Hâlbuki ondan asırlar önce Battani (859- 929) Dünya’nın Güneş etrafında döndüğünü söylemiş ve Biruni (973- 1051), Güneş yılının 365 gün 5 saat, 46 dakika olduğunu hesaplamış.

Fen kitaplarını yazanlar, bilimin sahibi ancak İslam Medeniyeti dışından birileri olabilirmiş ALGISINI yeni nesillerin körpe dimağlarına şırıngalamaya devam ediyor.

TÜRKİYE YÜZYILI MAARİF PROGRAMI SUNUŞUNDA, çocuklarımıza Türk - İslâm bilim adamlarının tanıtılacağı söyleniyor; İbn-i Sina, İbnHeysem, Piri Reis, Erzurumlu İsmail Hakkı, Aziz Sancar gibi isimler anılıyor ve çocuklarımıza hikmet öğretileceği belirtiliyor ama İÇERİKLERDE bunlarla çelişkiden geçilmiyor.

SİSTEMİ ANLATANLAR, SİSTEM KURUCUSUNU YOK SAYIYOR

Güneş sistemi, sindirim sistemi, dolaşım sistemi, solunum sistemi, DNA dizilimleri ve muhteşem kodlamalar, ilim adamlarını hayrette bırakmaya devam eden hücredeki mükemmel düzen; tesadüflere dayalı doğal seçilim ya da mutasyon olarak sunularak YARADAN ve hikmet perdeleniyor ve bilgi abes ile iştigale dönüşüyor.

SUNUŞTA; insan bir bütün olarak ele alınıp: ruh ve beden, madde ve mana, kalp ve zihinden meydana gelir deniyor; erdemli, ahlaklı, becerikli, sorumluluk sahibi, merhametli ve medeniyet kurma ufku olan nesiller yetiştirileceği söyleniyor.

Ama ANLATIMDA; ruh ve mana yönü ihmal edilip yaradana olan inançlarından dolayı yaradılan evreni inceleyerek bilimi yüceltmiş ve çağını aydınlatmış İslâm İlim Adamlarının katkıları nerdeyse hiç ele alınmıyor.

ÇERÇEVE programı yazanlar, görünenin ve gözlemlenenin olduğu gibi aktarılmasını isterken; İÇERİKLERİ yazanlar, kendi dünya görüşlerine göre şekil vermekten vazgeçemiyorlar.

SUNUŞ kısmında kullanılan cümleler ile, MÜFREDAT İÇERİĞİNDE kullanılan cümleler çelişiyor ve toplamdaki maksat hâsıl olmuyor.

TÜRKİYE YÜZYILI MAARİF MODELİ'nin sunuşunda vurgulanan milli, manevî, ahlâki değerlerin zihinlerde yeşerebilmesi ve sağlıklı düşünen nesillerin yetişebilmesi için TOPYEKÜN tüm proğramlarda çelişkisiz bir şekilde tutarlılık gerekiyor.

Bilimi hikmet ile, sistemi kurucusu ile, eseri ustası ile anlatacak üslûba ihtiyaç var.

Not:Açılan “MEBlingi”nde de Müslüman/muhafazakâr/hamiyetkâr/milliyetçi bütün ilgili kesimlerin bu isteklerini açık bir şekilde iletmeleri elzemdir, bir vecibedir diye düşünüyorum.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.