Hava Durumu

Korona nimet mi, nikmet mi? (2)

Yazının Giriş Tarihi: 03.04.2020 07:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.04.2020 07:30

Mevlana der ki:

"Bad u Hakk u Ab u Ateş Ben de end;

Bâ Men u Tû Mürde Bâ Hak, Zinde End."

Yani; "Unsurlar (Rüzgar, toprak, su ve ateş); Allah'ın kulu ve mutî'idir. Onlar, bana sana karşı biruh; fakat Allah'a karşı ziruhtur."

"Yedi gök ve bunların içindekiler O'nu tespih edip durmaktadır. Ancak siz onların tespihlerini anlayamazsınız." (İsra 44)

İşte bizim belâ ve musibet gibi gördüğümüz UNSURLARIN, VARLIKLARIN aynı zamanda birer GÖREVLİ, EMİR EHLİ, ELÇİ, İLAHİ ASKER olduğunu, O'nun adına işlediklerini yukarıdaki ayet ilan ediyor. Müslümanlara ayrı, gayr-ı müslimlere ayrı emir ve mesajları var. Allah, onun dili ile birçok hikmetini bildiriyor, arza ve semaya koyduğu kanununu yeniden hatırlatıp ikaz ediyor.

 İnsanı sorumlu tutan Şer'i kanunlar gibi, Âlemin hal ve harekâtını tanzim eden "Adetullah/Sünetullah" diye adlandırılan Tekvini kanunlarının dün olduğu gibi bugün de değişmediğini, yürürlükte olduğunu kainata ilan ediyor. Rabbimiz, bütün güç ve kudretin kendisinde olduğunu, insanın aciz, zayıf ve fakir olduğunu gösteriyor.

O, kutsal kelamında isyankâr, emirlerine itaat etmeyen kavimleri ve milletleri nasıl cezalandırdığını, akıbetlerini hatırlatıyordu. Firavunlardan, Nemrutlardan, Karunlardan, Hamanlardan, Ebrehelerden niçin örnekler verdiğini şimdi daha iyi anlıyoruz.

BELA SURETİNDE RAHMET!

Cenâb-ı Allah, her musibetin içine bir hayrı da gizlemiştir. "Zira musibet; cinayetin neticesi , mükafatın da mukaddimesidir." Yani, Hak Teâla hazretlerin kulları müptela kıldığı her mihnet ve belâ "kahr-ı mahz" değildir; belki mihnet ve belâ suretinde zâhir olan "rahmet ve nimet-i mahsusadır".

Mihnet ve belâ Hakk'ın Celal'inden; rahmet ve nimet ise Cemal'indendir. Bazen "nikmet (bela) ve nimeti" karışık bir şekilde birlikte gönderir ki, buna "rahmet-i mümtezice" denir. Bu rahmet dahi ya zahirde (görünüşte) rahmet, batında nıkmettir; Veyahut ta bunun aksi olarak zahirde nıkmet, batında nimettir.

Meselâ; haram yemek, baskı, gasp ve zulümle bir malı elde etmek, fısk, fücur ve kalbi ve vicdanı Hakk'tan uzaklaştıran, nefsin sevdiği şeyler, dinsizcesine, hayvani bir yaşam, zahirde rahmet, batında nıkmettir. İbadet ve nefsin arzu ve isteklerine karşı durmak ise; zahirde nıkmet ve batında nimettir.

Bu KORONA virüsü de bu "rahmet-i mümtezice" sınıfındandır: Zahirde "belâ ve musibet" gibi görünen bu olay, çok "güzellikleri ve haseneyi de" içermektedir. Hem insan ve hem de islâm âlemine birçok yönden yeni sayfalar açacaktır, İNŞALLAH.

500 YIL SONRA EZAN-I MUHAMMEDİ!

Aldığımız haberlere göre,  "Endülüs İspanya'sında" ve bütün Avrupa memleketlerinde "Ezan-ı Muhammedi" 500 yıl sonra yeniden batı semasında yankılanmaya başlamıştır. Uzak Doğu'da, Çin, Hindistan ve civar ülkelerde " toplu İhtida edenlerden" haber verilmektedir.  Gücüne ve silahını güvenip de zulmeden devletlerin, nasıl zelil, hâkir ve acınacak duruma düştüklerini görüyoruz. Medeniyet diye diye dünyayı aldatan batının, ölüm korkusuna düştüğünde AVM'leri bir Maske ve WC Kağıdı için nasıl yağmaladıklarını müşahede ediyoruz. Kendi aralarında oluşturdukları birliğin ( Avrupa Birliği) nasıl bir pamuk ipliğine bağlı olduğunu; ikinci bir ülkeye yardım için gönderilen "sağlık kitlerine, maskelerine" nasıl el konulduğunun (Çin'in İtalya'ya gönderdiği malzemelere Almanya, Çekya tarafından alıkonulmuştur) canlı şahidiyiz.

BATI MEDENİYETİ ÇÖKMÜŞTÜR!

Yıllarca kendi dışındaki dünyaya hayat hakkı tanımayan, hayvanlar gibi Orta Doğu'da, Afrika'da ve dünyanın her hangi bir yerinde sorgusuz, sualsiz, hesapsız toplu katliamlar işlerken vicdanı ve kalbi sızlamayan batılıların, ölüm kokusunu nefeslerinde hissettiklerinde, çaresizce nasıl çırpındıklarını, kibirlerinin ve zenginliklerinin nasıl yerlerde süründüğünü, bunlarda  bencillik ve egoizmin nasıl hakim olduğunu,  Rabbim bütün dünyaya naklen izlettiriyor. Ve bu kan ve gözyaşı üstüne kurulmuş sahte medeniyet çatır çatır çöküyor.

Ümit ediyoruz ki; bu çöküşten yepyeni bir (Türk İslâm) yıldızı doğacaktır.

Bir kez daha şu ayete bütün zerrelerimizle iman ediyoruz:

"De ki: Allah'ım, mülkün sahibi sensin, mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden alırsın. Dilediğini yükseltirsin, dilediğini alçaltırsın. Senin elindedir hayır, sensin her şeye gücü yeten." (Âl-i İmran 26)

 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.