Hava Durumu

İslam'da tartışma usulü ve ihtilaf ahlakı (2)

Yazının Giriş Tarihi: 09.04.2021 07:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.04.2021 07:30

Geçen yazımızda, ülkemizde bilhassa son yıllarda ekranları meşgul eden bazı ilim adamlarının "tartışma" tavırlarına dikkat çekmiştik. Bunların, tartışmadan, münazaradan ve bir gerçeği ortaya çıkarmaktan ziyade; düelloya dönüştüğünü, insanları kamplaşmaya, düşmanlığa götürdüğünü ve ülkemizin "birliğine, ittihadına, dayanışmasına, uhuvvetine" zarar verdiğini ifade etmiştik. Geçmişten bazı örneklerle zararın boyutuna dikkat çekmiştik.

Halbuki tartışmanın adabı, ihtilafın ahlakı olduğunu, buna da özellikle ilim adamlarımızın azami riayet etmesi gerekir. Mesele "Hakkın" ortaya çıkması; yoksa ben-sen haklıyız meselesi olmamalıdır.

İhtilaf ahlakı; bireyleri aşan bir doğrunun olduğunu, herkesi kuşatan bir hakikatin olduğunu bildirir. Bu usule, bu ahlaka mutlak riayet her mümin için şarttır. Bundan hiç bir kimse, hiçbir fert, cemaat ve gurup azade olamaz. 

Kendi şahsî görüşümüzü savunurken, diğer taraftan dinimizin o ahlak-ı hamidesini çiğnemek ne büyük bir çelişkidir. Hak bildiğimiz bir hakikati savunurken, kul hakkına tecavüz etmek, kardeşlik hukukunu çiğnemek, ne kötü bir davranıştır.  

Kur'an ahlakını çiğneyerek, Kur'an hukuku savunulur mu?  

Sünnet nizamını yok sayarak sünnet himaye edile bilinir mi? 

 Bakınız, sahabeden beri devam eden bizim bir İslâm geleneğimiz var; eleştirdiği görüş sahibine dua ile başlayan bir tartışma adabımız var. 

Sahabenin bu güzel üslubunu terk ederek bir yere varabilir miyiz? 

Kadim ilmi mirasımızı bir kalemde silerek din savunula bilinir mi? 

En fer'i bir meseleyi, bir teferruatı savunmak için dinin en temel usulü feda edile bilinir mi? Sıradan bir mümine asgari söz ahlakını terk etmek, kavl-i leyyin, kavl-i hasen, kavl-i tayyibi bırakmak yaraşmaz iken; bir âlime, bir ilim sahibine bunlar yaraşır mı?

"Emr-i bi'l maruf" görevi (müminin) nasıl icra edilir; Sadece iyi sözle, marufla yapılır. "Nehy-i an'il münker", münkerle yani kötü bir sözle gerçekleştirile bilinir mi?

NİÇİN AKLETMİYORSUNUZ?

Gıybet, dedikodu, hakaret, tecessüs, iftira gibi günlük hayatta dahi her mümin için haram olan şeyler, din tartışmalarında iki taraftar kazanmak için mubah sayılır mı hiç?

 Hak ve hakikat, batıl ve fesat ile karıştırılarak insanlığa anlatıla bilinir mi? 

Bir düşünceyi iddia ve zan ile ifade etmek sonu gelmez tartışmalara yol açmaz mı? Açmıyor mu?

Bu tartışmalar kini, öfkeyi, düşmanlığı, fitneyi bunca asırdır doğurmuyor mu?

 O zaman Kur'an'ın bu sözlerinin muhatabı kimlerdir? Ve bu tartışmanın yol açtığı tehlikeleri, halkın üzerindeki yıkımı ve ortaya çıkan müthiş ihtilafı ve adaveti niçin göremiyor, ibret ve ders almıyoruz:

Niçin akletmiyorsunuz? Aklınız yok mu? Görmüyor musunuz? Anlamıyor musunuz? Aklınıza ne olmuş? ..(ayetler)

Bizim ilim ve din adamlarının tartışmalarından bahsederken, batılı bilim insanlarının şu tavırlarını da ortaya koymaz isem, hakşinas davranmamış olurum:
" Voltair (Helvetius'a yazdığı bir mektupta): Sayın bayım, sizinle aynı görüşte değilim, görüşünüz bana tiksinti veriyor, fakat onu ifade etme hakkınızı sonuna kadar savunacağım". 
                                                                                                                        

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.