Hava Durumu

İnsanlığın huzuru İslamdadır! (2)

Yazının Giriş Tarihi: 23.08.2019 07:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.08.2019 07:30

Bir önceki yazımızda; "En mutlu ve en ahlaklı insanlar çoğunlukla hangi ülkede yaşıyorlar?  Sorusunun cevabını, Fransız yazar Frederic Bastiat'ın 1850 yılında yayımlanan 'Hukuk' adlı tezinden iktibasen yanıtlamıştık. Bu yazar, 'bırakınız yapsınlar' ilkesini savunan popüler bir ekonomi yazarıdır."

Şuna kesinlikle inanıyorum ki, hiçbir ideolojik tesir altında kalmadan aklını çalıştıran birisi, "İlahi Şeriat'a" ya ulaşır ya da yaklaşır. Çünkü kâinat evinde, huzur ve barış içinde yaşam; ancak bu evin sahibinin ev ile birlikte tanzim ettiği "İlahi Yasa" ile mümkündür. O, kâinat evimizi, yaşam/işleyiş/ kural üçlüsüyle birlikte, bir bütün halinde düzenlemiştir. Bu düzene riayetle ancak, huzurlu ve müreffeh bir hayat sürmek mümkündür. Aksi takdirde, bu kuralları kabul etmeyerek, beşerin kendi koyduğu kurallarla insanoğlunun barış, huzur ve refah içinde imrar-ı hayat sürmesi mümkün değildir. Şu yaşlı dünyanın binlerce yılları hep savaş, kavga, kan, vahşet ve gözyaşı ile geçmiştir. Demek ki, beşer sulh-u umumi istiyorsa, İslam hukukunu dinlemeli ve acilen uygulamalıdır. Aksi halde savaş ve vahşet sürüp gidecektir.

İşte bu netice içindir ki, akl-ı selim sahibi insanlar, arayışları sonucunda İslam düşünce ve fikrine yakınlaşmaktadırlar. Bunlardan birisi de Frederic Bastiat'tır.

Frederic şöyle diyor:

"Elimizde Tanrı'nın bahşettiği her şeyi kaplayan bir şey var: Yaşam! Fiziksel, entelektüel ve manevi yaşam. Yaratan bizi, onu korumak, geliştirmek ve mükemmelleştirmekle görevlendirmiş; bunun üstesinden gelebilmek için de bizlere bir dizi muhteşem yetenek ve güç vermiş ve bizleri doğal kaynakların tam ortasına yerleştirmiştir. Bu doğal kaynakları güç ve yeteneklerimizi kullanarak işleyebilir, onları ürünlere dönüştürebiliriz."

İşte işin püf noktası da burası: Tanrı'nın verdiği bu nimetlerin adil paylaşımı nasıl sağlanır? Burada Frederic'in akıl ve vicdanı ile ulaştığı çözümle birlikte; doğrudan Kur'an'ın ileri sürdüğü çözümü beraber arz edelim.

Frederic, bunu bir gezgin kişi hikâyesiyle çözüyor:

GEZGİN KİŞİ!

"Bir gün gezgin, kendini vahşi bir kabilenin ortasında bulur. Bir çocuk dünyaya gelmiş; tüm falcılar, büyücüler ve sahte hekimler ellerinde halkalar, kancalar ve sicimler olduğu halde bebeğin etrafını sarmıştır. İçlerinden biri, "Eğer burun deliklerini germezsem, bu çocuk asla barış çubuğunun kokusunu alamayacak," der. Bir diğeri, "Eğer kulak memelerini omuzlarına kadar aşağı çekmezsem asla duymayacak"; üçüncüsü, "Eğer gözlerinin yana çekmezsem asla gün ışığını göremeyecek"; dördüncüsü, "Eğer bacaklarını bükmezsem asla dik durmayacak" ve beşincisi, "Eğer kafatasını düzleştirmezsem asla düşünmeyi öğrenemeyecek" der.

Gezgin yeter diye bağırır ve "Tanrı ne yaptıysa iyi yapmıştır. O'ndan daha iyi bildiğinizi iddia etmeyin. Tanrı bu çelimsiz yaratığa uzuvlar vermiş; bırakın da onları özgürce kullanarak gelişsin ve güçlensin," der.

Frederic, "Düzen kurma meraklılarını ve şarlatanları defedin! Onların zincirlerinden, kancalarından, kıskaçlarından ve suni sistemlerinden kurtulun. Yasa koyuculardan, başarısız reformculardan vazgeçip, özgürlüğe dönünüz; çünkü özgürlük Tanrı'nın ve onun eserlerinin idrak edilmesi ve benimsenmesi demektir". Ve sosyal barışın, huzurun, refahın ve adaletin ancak "İlahi Yasa" ile mümkün olabileceğini, söyleyerek beşerî probleme çözüm buluyor.

Bir sonraki (hafta) yazımızda ise, aynı soruya İslamiyet'in verdiği cevabı sunmaya çalışalım.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.