Hava Durumu

İçimiz kan ağlıyor!

Yazının Giriş Tarihi: 08.01.2016 09:55
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.01.2016 09:55

Milletler ağaç gibidirler, kökleriyle yaşar.

Şayet bu kökleri kurutursanız veyahut ta besleyen kanalları keserseniz elbette bir zaman sonra kurur.

Osmanlı büyük bir çınar idi.

Asırlar boyunca İslam'ı üç kıtada temsil etti.

Bütün şer güçlerine karşı içinde barındırdığı milletleri, unsurları, "İnnemel mü'minune ihvetun" İlahi prensibi altında kopmaz bir halat gibi birbiriyle perçinleyerek, aralarında hakiki bir kardeşlik tesis etti.

Müslümanlığın ilkelerini tatbik ettiği ve yaşadığı müddetçe, dahilde Avrupa'da olduğu gibi kendi arasında (Müslüman unsurlar) kardeş kavgalarına ve mezhep kavgalarına sebep olmadı.

Bu ittihadı ve ittifakı bozmak için gayr-ı Müslimler tarafından açıktan ve gizli olarak "ihtilaf ve nifak tohumlarına" maruz kalmasına rağmen, İslam'a olan bağlılığı ve sadakati bu hamleleri boşa çıkardı. Hatta İslam'ın daha da pekişmesine yol açtı.

Bu sayede İslam hızla üç kıtada yayıldı.

Tabi ki, İslam bilhassa Osmanlılar eliyle yayıldıkça, düşman da bir o kadar bilendi, tüm fesat ve nifak makinelerini çalıştırmaya başladılar.

Bu hususta yüzlerce plan hazırlandı.

Nihayet bu büyük gücün ancak içerden çökertilebileceği üzerinde mutabık kalındı.

İşte üzerinde anlaşılan ve mutabık kılınan, içten çökertme fikri tereyağından kıl çeker gibi, uygulamaya konuldu.

Tanzimat'tan bu yana şu Müslüman topraklarda bu habisine oyun ustaca oynanıyor.

Oyunun en önem arz eden kısmı, mahut yıkım ve çökertme olayını yine bu toprakların çocuklarına ihale ettirmektir.

Ve bu ihale yapıldı.

İşte bu ihaleden sonra taşeronlar eliyle maalesef yüzyıllar boyunca vurulamayan darbeler son yüzyılda indirilmeye başlandı.

Evvelâ; yönetimi ele geçirdiler.

Bir asır boyunca sinsice İslam'ın bizi geriye götürdüğü, modern çağa uymadığı, bilim ve fenlere ters düştüğü, insanların kafalarını örümcek ağı gibi gerici ve yobaz düşüncelerle sardığı, artık medeniyet asrında böyle ilkel düşünce ve fikirlere yer olmadığı...

Ve benzeri mülahazalarla eğitim kurumlarını ele geçirerek tekellerine aldılar.

Bu kurumlara Batının çürümüş, kokmuş materyalist ve ateist fikir ve düşüncelerini taşıyan ders ve müfredatlarını yerleştirdiler.

Böylece bizim çocuklarımızı ve istikbalimizi bizden çalarak kendilerine benzettiler.

Kendileri gibi giydirip kuşattılar.

Kendi fikir ve düşüncelerini bir kask gibi başlarına geçirdiler.

Her olayı ve hadiseyi kendi gözlüklerinden görmeyi ve değerlendirmeyi sağladılar.

İşte nihayet bugün kendi çocuklarımızla bizi terbiye ediyor ve hizaya çekiyorlar.

Bizi kalbimizden vurdular, vuruyorlar.

Gerçekten acımız büyük.

İçimiz yanıyor, vicdanımız kan ağlıyor.

Peki, bir kurtuluş çaresi yok mu?

Elbette vardır.

Bir sonraki makalemizde bunu arz etmeye çalışacağım.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.