Hava Durumu

Hadise dil uzatan asrımızın uleması! (1)

Yazının Giriş Tarihi: 17.04.2020 07:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 17.04.2020 07:30

Nedense Hz. Peygamber'in hadislerine dil uzatan âlimleri gördüğüm zaman hemen aklıma "misyonerler" gelir. Misyonerliğin en belirgin propagandalarından birisi de; İslam ülkelerinde, Müslümanlığın en kuvvetli kalelerinden olan hadislere saldırmak, tezyif etmek ve Müslüman kitlenin üzerinde bıraktığı kuvvetli tesiri, Müslümanları birbirine bağlayan "kuvvetli kopmaz bağı" çürütmek, koparmak; dolayısıyla İslam toplumunu dağıtmak, parçalayıp savunmasız hale getirmektir. (bakınız Beyan yayınları/ İng. Ajan Mis.)

Hâlbuki Cenâb-ı Hak, bu hususta müminleri şöyle uyarıyor:

(Resulüm) de ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın...  (Al-i İmran: 31 ayet)

İslam'a direk saldıramayanlar, onun üç büyük sacayağından birisi olan "hadislere" saldırdıklarını bu asır da pek çok müşahede ediyoruz.

Biz konuya biraz farklı bir bakışla bakacağız. Mevlana'nın 3110 nolu beytinde bahsettiği, büyük sahabilerden, Hz. Peygamberin hizmetkârlığını, 10 yaşından itibaren vefatına kadar ifa etmiş ve yüz yaşını aşmış, Enes bin Malik hazretlerinden sudur eden ilginç bir kerameti hatırlatmak istiyorum:

KERAMET!

" Malik oğlu Enes'ten rivayet edilmiştir; Birisi konuk olmuştu ona. O anlatır, der ki,  Yemekten sonra Enes, yemek peşkirinin (el silinen havlu)  sararmış, solmuş, kirlenmiş olduğunu gördü. Hizmetçi kıza, at şunu tandıra dedi. O akıllı hizmetli, hemen peşkiri, ateşle dolu tandıra attı. Bütün konuklar bu işe şaştılar. Peşkirden dumanlar çıkacağını, yanıp kavrulacağını bekliyorlardı.

Bir zaman sonra, kirlerden arınmış, tertemiz olmuş peşkiri tandırdan çıkardı.

Orada bulunanlar, a üstün sahabi dediler; Nasıl oldu da yakmadı ateş? Üstelik bir de temizledi onu!

Enes dedi ki, Mustafa (sav), bu peşkire elini, ağzını çok sildi de ondan."

"Ey ateşten, azaptan korkan gönül; Öyle bir ele, öyle bir ağıza yaklaş. O el, o ağız, cansız bir şeye böylesine bir yücelik verirse, senin canına neler etmez. Senin kirlerini, pisliklerini nasıl temizlemez, arındırmaz! Seni nasıl yükseltmez, yüceltmez! "

 " Sonra da o hizmetli kıza, bütün bunları gördün, sen de halini söylemez misin bize, dediler. Tutalım O'nun eli sırlara erişmiş; o söyler söylemez sen, nasıl oldu da tezce attın?  Böyle değerli bir "Peşkiri" hemencecik nasıl attın ateşe? dediler.

Hizmetçi dedi ki; Kerem sahibi erlere güvencim, dayancım var. Peşkir de ne oluyor? Atıl şu ateşe deseydi bana, hiç düşünmeden, hemen kendimi atıverirdim. Benim Allah kullarından çok, pek çok ümidim vardır.  Ben Allah dostlarına, sır bilene güvenirim de bu güvenle, bu inançla, değil bu peşkiri, başımı bile atarım."

Şimdi, Hz. Peygamber'e ve onun hadislerine, onun sünnetine ilişenler, nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya olduklarını acaba biliyorlar mı?

Bediüzzaman bunlar için şöyle diyor: "Sünnete ittiba etmeyen, tembellik eder ise, hasaret-i azime; ehemmiyetsiz görür ise, cinayet-i azime; tekzibini (yalanlama) işmam eden tenkid ise, dalalet-i azimedir.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.