Hava Durumu

Görmediğim şeye inanmam!

Yazının Giriş Tarihi: 25.08.2017 09:20
Yazının Güncellenme Tarihi: 25.08.2017 09:20

Manevi alanda seçtiğimiz ve izini, yolunu takip ettiğimiz yol arkadaşlarımıza çok dikkat etmeliyiz. Zira son yıllarda "zındıka güçleri" her alanda Müslüman gençliğine ve istikbaline saldırılarının yoğunlaştığı bir dönemi yaşamaktayız. 

Bakınız, kendilerine isim ve unvan takıp "medya faresi" gibi, o kanaldan bu kanala sıçrayanlar, bütün enerjileriyle, Müslümanların kafasını bulandırmaya ve Hz. Peygamber'e olan muhabbet ve saygıyı zedelemeye çalıştıkları bir hakikat olarak karşımızda duruyor. 

Bu kesim nedense bütün oklarını, hadisler üzerinden İslam'a ve Müslümanlara çeviriyor. Niçin baştan sona "hurafelerle dolu, sapık ritüeller" barındıran, batılı-çağdaş (!) Hristiyanlara yönelik eleştiri oklarını çevirmiyor ve bunların medeniyet (!) adına işledikleri "sapıklıkları-zulümleri" ortay koyup lanetlenmiyorlar? Bunlar, neden İslam'ın güzelliklerinden uzak duran azınlık kesimi, İslam'ın mehasinine ve rahmet dini olarak içerdiği her iki dünya saadetine ve bunu yaşantılarına can ve ruh katmaya davet edici tavırlara girmiyorlar? Neden bazı materyalistlerin maddeci gözlerle tenkit ettiği ve dahi sahih olmayan hadisleri, rivayetleri ısrarla kullanarak, Müslüman Anadolu insanının zihnini bulandırmaya çabalıyorlar? 
Bu ve benzeri soruları çoğaltmak mümkün. Batılı müsteşriklerin gözlüğü ile olayları "akıl- mantık-kıyas" üçlüsü ile felsefi mugalata ve safsatalarla yorumlayan "medya fareleri"ne şunu hatırlatmak isteriz:
"Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise mâneviyatta kördür." (RNK)

Bu cümle her şeyi maddede arayıp, maddeye tapan insanların inanç ve görüşünü özetleyen bir cümledir. Evet, materyalist felsefe beş zahiri duyu ile algılanmayan her şeyi inkar etme eğilimindedir. Halbuki insanın beş duyusu eşyanın gerçekliğini anlama konusunda mahdut ve sınırlıdır. Şayet bilgi ve inancı sadece bu beş duyunun sahası ile sınırlı görürsek, birçok şeyi inkar edip kabul etmememiz gerekir. O zaman hayat felç olur, insanlar arasındaki maddi ve manevi ilişki bütünü ile zedelenir.

Mesela, sevgi gözle görülmeyen kalbi ve soyut bir olgudur. Ama kalpteki sevginin somuta yansıyan işaretleri vardır. Birisine hediye almamız beş duyu ile bilinir, ama bu hediyenin arka cihetinde sevginin hükmettiği kalp ve akıl ile hissedilir.
Yine aklın varlığını çok bariz bir şekilde eserlerinden anlıyoruz. Ama aklın keyfiyetini ve mahiyetini  beş duyumuz ile asla göremiyoruz.  Bu maddecilere göre akıl diye bir şey olmamak gerekir, çünkü akıl beş duyu ile görülemiyor.
"Görmediğim şeye inanmam." sözünün altında, aklın görevini göze yükleme yanılgısı yatmaktadır. Halbuki insandaki her bir duyu ayrı bir âlemin kapısını açar; birinin görevi diğerinden beklenmez.
Akıl da, herşeyi tartamaz. Zira aklı aşan, aklın taramadığı şeyler vardır. Çünkü akıl dahi sınırlı ve hadistir; yani sonradan olmadır. Dolayısıyla sınırlı bir çerçeveye sahip bir ölçü ile sınıra sığmayan gaybi, ilahi, vahyi hakikatler tartılamaz durumlarda "nebevi ölçüler", "peygamberi hadisler" devreye girer ki, zaten peygamberler de bunun için "aracı-resul-elçi" olarak gönderilmişlerdir.

Ey Müslüman Gençler! Dikkat ediniz! Peygamberi (kılavuz) hayatınızdan çıkarmaya çalışanlar var. İşte o zaman pusulasız ve kılavuzsuz duruma düşersiniz ki, varacağınız liman kesinlikle ebedi helaket ve felaket limanı olacaktır.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.