Hava Durumu

Gerisi lüzumsuz teferruattır, malayaniyattır!

Yazının Giriş Tarihi: 27.05.2022 06:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.05.2022 02:39

Değerli dostlar! Zaman zaman dünyanın geniş dairesindeki cazip ve çekici, nefsin hoşuna giden şeylerden kendimizi çekip, iç dairemize, nefsimize dönmeli ve bir iç muhasebe yapmalıyız. Aksi takdirde; ömrümüzü hakikaten “Kur’an”ınifadesiyle‘malayaniyat’ile lüzumsuz boş şeylerle tüketmiş oluruz. Daha da acısı ömür sermayesini tükettiğimizin farkında bile olmayız.

Anlatılır ki:

“Mevlâna hazretleri, sıcak bir yaz gününde Bağdat sokaklarında yürürken, bir buz satıcısının şöyle bağırdığını görür:

Buz olan yok mu? Buz alan yok mu?

Fakat nafile alan müşteri çıkmıyor ve başı üzerinde tepside taşıdığı buz parçası da güneşin sıcaklığı ile yavaş yavaş eriyor. Tek sermayesi bu buz olan satıcı da buzun eridiğini görünce daha da içten bağırmaya başlıyor; yok mu buz alan? Yok mu buz alan?

Mevlâna, bu sahneyi bir müddet seyrettikten sonra, talebelerine dönüyor ve şöyle diyor:

 Şu buz satıcısını görüyorsunuz, değil mi? Bakınız bütün sermayesi tepsisindeki şu buzudur. Gözünün önünde, güneşin altında buzu eriyip gidiyor; fakirin yapabileceği hiçbir şey yok. Buz eridikçe, sermaye tükendikçe, adamın içi de eriyor, hazin hazin bağırıp duruyor.

 İşte, biz de böyleyiz, insan da böyledir. Ömür sermayesi her gün tükeniyor ve adım adım kaçınılmaz akıbete doğru yaklaşıyoruz. Ölüm hakikati değişmiyor, ahiret kapısı kapanmıyor, kabir, ağzını açmış bizi bekliyor. Bu gerçek önümüzde iken; ömür sermayemizi hiçbir işe yaramayan lüzumsuz, değersiz, dünya metaı ile harcamak hiç akıl karı olur mu?

Aynı mevzuda asrımızın imamı da şöyle ihtar ve ikaz ediyor:

“ Herkesin, iman mukàbilinde, bu zemin yüzü kadar bağlar ve kasırlarla müzeyyen ve bâki ve daimî bir tarla ve mülkü kazanmak veya kaybetmek dâvâsı başına açılmış. Eğer iman vesikasını sağlam elde etmezse kaybedecek. Ve bu asırda, maddiyyunluktâunuyla çoklar o dâvâsını kaybediyor. Hattâ bir ehl-i keşif ve tahkik, bir yerde kırk vefiyattan (ölümden) yalnız birkaç tanesi kazandığını sekeratta müşahede etmiş; ötekiler kaybetmişler. Acaba bu kaybettiği dâvânın yerini, bütün dünya saltanatı o adama verilse doldurabilir mi?”

İşte, insanın önündeki tek gerçek budur: ebedi bir cenneti kazanmak veya kaybetmek davası herkesin başına açılmış. Bunu görmezlikten gelemeyiz, buna göz yumamayız. O halde asıl işimiz, en birinci işimiz; ebedi hayatı kazanmak ve Rabbimizin emri ve isteği dairesinde hareket etmektir. Gerisi lüzumsuz teferruattır, malayaniyattır. Temmel!

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.