Hava Durumu

Ey Hükümet! Niçin görmüyorsun! Ayıdan post olmaz!

Yazının Giriş Tarihi: 05.07.2024 07:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.07.2024 15:57

Bu ülkede tasarlanan oyunlar, planlanan senaryolar, tatbik edilen senaryolar; yıllarca İslam’ın “beyni” mesabesindeki Anadolu coğrafyasından, belki de kıyamete kadar, “ehl-i salip”in kin, intikam, fitne ve fesattan vaz geçmeyeceğinin açıkça kanıtıdır. Yani biz ebedi bir düşmanla karşı karşıyayız. Öyle bir düşman kitlesi ki, kendi aralarında birbirleriyle boğuşurlarken; sıra Türkiye’ye geldi mi sarmaş dolaş oluyorlar, bir ittifak halinde kimi açıktan kimi gizlice saldırıyor, zehrini kusuyorlar. Bunun da yegâne sebebi; Osmanlı’nın İslam’ı temsili ve yıllarca onlara kuvvetiyle, imanıyla hükmetmesidir.

Atalarımızın meşhur bir sözü var: “ Ayıdan post düşmandan dost olmaz”.

Ülkemiz, kendi güç ve kudretiyle ayağa kalkıp, bağımsızlığını ilan ettikçe; batı/Haçlı dünyasının sahte insancıl tavırları bir bir dökülüyor. İnsan hakları, demokrasi, adalet, hak, hukuk, teamüller …vs bilumum kendi tekellerine aldıkları, kendi dışındaki ülkeleri aldatmak için kullandıkları insanî argümanlar bir bir dökülüyor ve nihayet “Gazze soykırımında” olduğu gibi maske tamamen düşüp, koyunun kurt olduğu aşikâr oluyor.

İşte “Kayseri, Suriye” olayı bize bunları ihtar etti: “Su uyur düşman uyumaz”. Yıllarca, bilhassa cumhuriyetten bu yana, batılılar için yapılan güzellemeler, medh ü senalar, boş bir hülyadan gayrı bir şey değilmiş, bunu anladık; lakin içimizdeki uzantıları, muhipleri, trolleri yine de “efendilerinin kendilerine verdikleri mahut rolleri” işlemeye devam edeceklerdir.

Efendim “batıdan dost ve müttefik olmaza” tarihten bir örnek verelim. M.Akif anlatıyor külliyatında: Almanya ile 1. Dünya savaşında müttefik idik. Vakta ki, bazı katakolliklerle/Almanların ikili oyunlarıyla “Kudüs” İngilizler tarafından (bunun da iç yüzü, tarihçilerce, olayın gerçeği artık Türk kamuoyuna sunulmalıdır) alındı. Bu bölgedeki mağlubiyet, diğer cephelerde savaşan askerimizin moralini hayli bozmuştu. Haber Almanya, Avusturya’ya ulaştığında, müttefikimiz olan bu ülkelerden ne beklersiniz? Mağlubiyete ve verilen zayiata üzülmelerini mi? fakat heyhat! Avusturya’da halk sevincinden sokaklara döküldüler, sabahlara kadar eğlendiler, naralar attılar. Kendilerine o cephede ittifak ülkeleri olarak kaybettiklerini söylenmesine rağmen sevinmeye devam ettiler, bu sevincin nedenini şöyle ifade ediyorlardı: “olsun, Kudüs, Müslümanların elinden çıktı ya. Düşmanımız bile olsa, İngilizlerin, Hristiyanların eline geçmiştir”.

Evet, yüzyılı aşkın bu hadise, bize müttefik diye sarıldıklarımızın, bize karşı olan tavırlarını gösteriyor. Maalesef güya medeni (!) olan bu zihniyetin bugünlerdeki (Suriye, Irak, Gazze) katilleri besleyen tutumları aynı zamanda onların nasıl bir bozuk GDO taşıdıklarını gösteriyor ve bir kez daha Kur’an’ın şu mucizevi hükmü bir şekilde ispatlanmış oluyor:

“Sizler, işte böylesiniz; (hâlâ) onları seversiniz, oysa onlar sizi sevmezler (ve düşmanlık güderler)….al-i imran 119.

Bu sevgi işi hakikaten bize çok çok zarar verdi ve veriyor. Tek taraflı beyhude bir sevgi. Aslında insan fıtratına da zıt bir sevgidir bu. Böylesi bir muhabbeti, sevgiyi Kur’an şu ayetiyle men ediyor, bunun muhal olduğunu belirtiyor:

Kendi dinlerine uymadıkça, Yahudi ve Hristiyanlar senden asla hoşnud olmayacaklardır.” Bakara 120.

İşte ülke olarak takip ettiğimiz stratejinin yanlışlığının bize faturası da pek ağır olmaktadır. Yine bazı resmi zevatın telaffuz ettikleri şu rakamlar, artık bu yanlışta ısrar etmenin gereğinin olmadığını ve bunun beyhude bir hülya olduğunu göstermektedir.

1984’ten beri (batının kurup beslediği) PKK ile içte ve dışta yapılan mücadelenin, ülkemize olan faturasının bedeli; 1 Trilyon doların üstündedir. Artı bir de dolaylı yansımaları vardır.

Buradan Müslüman bir Türk bireyi olarak hükümetimize, devletimize sesleniyorum; gencecik, sabi çocuklarımıza ‘anasınıfından üniversiteye kadar’ verdiğiniz müfredatın artık bu batı hayranlığından hatta tapınmasından ayıklanması vakti gelmiştir. Zira görüyorsunuz; gençlerimizi ve istikbalimizi de tamamen kaybetmekle karşı karşıyayız. Bu bir beka sorununa dönüşmüştür. Korkusuzca ve kararlı bir şekilde askeri cephelerde verilen mücadelenin maarif cephesinde de verilmesi zorunluluk halini almıştır. İçte ve dışta ne tür tepkiler, protestolar yükselirse yükselsin, behemehâl müfredatımıza Müslüman Türkün kadim değerleri ve inançları apaçık bir şekilde yer almalıdır. İstiklalimizin ve bekamızın yegâne yolu da budur.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.