Düzelecek beyler vallah düzelecek!

Bir buçuk iki asırdan beri Batının hiçbir süzgece tabi olmadan alınan, medeniyet diye takdim edilen görüşleri, düşünceleri  sonucunda bu ülkede maalesef bozuk meyveler ve  halkına yabani bir nesil yetişti. Bunlar ülkenin tüm idari, siyasi, bürokrasi ve ekonomik kurumlarına hâkim oldu. Batılıların yönlendirmesiyle ülkeyi istedikleri tarzda yönettiler. Bunların sevk ve idaresi altında, efendilerini tatmin eden müfredatlar eğitim kurumlarına konuldu. Buradan mezun kişiler kendi doğrultusunda yeni nesiller yetiştirdiler. Bunlara devlete, bürokrasiye hâkim oldular. Bu zincirleme bir şekilde devam ederek, bugünlere kadar geldi. Buna "resmi görüş" adı verildi. 

Bu döngü nihayet AK Parti dönemiyle inkıtaa uğradı. Başta İmam Hatiplerin sayısının artmasıyla ve diğer okullara konulan "Siyer, Din Dersi, Osmanlıca, Arapça, Kur'an-ı Kerim"...gibi dersler ile yavaş yavaş "Batı narkozu" etkisini kaybetmeye başladı. Nihayet diğer alanlarda da "alternatif düşünce ve fikirler" seslendirildi ve Medya başta olmak üzere, ekonomik ve sosyal alanlarda da farklı sesler ve düşünceler ortaya çıktı.

İpin ucunu elinden kaçıran "Kemalist" zihniyet, Batılı dostlarına hemen sığınıp destek istediler. Böylece ülkede bir sürü komplolar, ayaklanmalar, sokaklarda yürüyüşler, medyada bol bol bildiriler mantar gibi ortaya çıktılar. Hala da devam ediyor.

Bence bu durum, büyük çaplı bir uyanışın da alametidir. Bazen şerde bile hayır vardır. Yıllardır dost maskesini başına geçirmiş kurtlar, nihayet bir bir deşifre oldular, oluyorlar. Türk milletini içten içe kemiren bu zihniyetin maskesi şimdi düşmeye başladı.

Bu habisane ve münafıkane oyun,  cumhuriyetin başında Müslüman Türk milletine karşı vizyona konurken, zamanında bu "şer oyununu" fark edenlerden, Büyük Üstad, Müslüman Türk kamuoyuna şöyle feryat etmişti:

"Bana ıstırap veren, yalnız İslâmın mâruz kaldığı tehlikelerdir. Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi; onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt, gövdenin içine girdi. Şimdi, mukavemet güçleşti. Korkarım ki, cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. Çünkü, düşmanı sezemez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cemiyetin basîret gözü böyle körleşirse, îman kalesi tehlikededir. İşte benim ıztırâbım, yegâne ıztırâbım budur. Yoksa, şahsımın mâruz kaldığı zahmet ve meşakkatleri düşünmeye bile vaktim yoktur. Keşke bunun bin misli meşakkate mâruz kalsam da, îman kalesinin istikbâli selâmette olsa!"

İşte, Müslüman Türk cemiyeti, daha yeni yeni, bünyesine girmiş kurtları, mikropları istifra ile dışarıya atmaya başladı. Bir zaman sonra bunun hayırlı sonuçlarını göreceğiz inşallah.

"Bazan hoşunuza gitmeyen birşey, hakkınızda iyi olabilir." (Bakara. Ayet  216)