Hava Durumu

Doğudan Notlar/ Taziye Geleneği

Yazının Giriş Tarihi: 28.02.2020 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.02.2020 06:00

 Bir haftalık Bingöl seyahatim yoğun taziye programlarıyla geçti.

Doğuda en dikkat çeken, örf, töre ve adetlerin başında TAZİYELER gelir. Hemen hemen her köyde taziye evleri bulunuyor. Olmayan köylerde de Camilerin alt bölümleri buna göre tefriş edilmiş. Her taziye asgari 3 (üç) gün sürüyor.

Doğu halkı da, tanısın tanımasın yoğun bir şekilde taziyelere katılıp, cenaze sahiplerinin acısını paylaşıyor. Her gelen kişi "taziye duasını yüksek sesle söylüyor ve toplu Fatihalar okunuyor. Allah ecrini büyük kılsın, sabrını güzel eylesin ve ölünü bağışlasın."

Arada da Kur'an'dan küçük sureler/aşir, kıraat ediliyor. Ve bir günde yüz binlerce Fatiha ve dualar okunarak "merhumun/ölünün" ruhuna gönderiliyor.

İşte, Doğudaki bu geleneklerle, Hz. Muhammed (asm)'in, "sünnet-i seniyesi" ve islami "örf ve adetlerin" toplumda ihyası ve yaşatılması sağlanmış oluyor.

Sünnetin toplumda yaşatılması fevkalade önemlidir. Bir milletin kök damarı, örf ve adetlerdir.

SÜNNETİN YAŞATILMASI!

Bakınız bu Müslüman ülkede, "misyonerlerin" evvelemirde kesmeye çalıştığı ve İslam'ı yok etmeye yönelik faaliyetlerin başında Hz. Peygamberimizin (asm) sünnetleri gelmektedir. Zira İslam'ın ana çimentosu, toplumu bir arada tutan ana harç "Sünnet-i Seniyyedir". Bilhassa tüm değerlerimizin erozyona uğradığı, bilinçli olarak yok edildiği bir dönemde bu sünnetlerin yaşatılması takdire şayandır. Bu nedenle Bingöl'de bu örfün taptaze sürdürüldüğünü görmem, bana büyük bir ümit verdi. Ayrıca vakit namazlarında camilerin cuma namazı (mübalağasız) gibi tıklım tıklım dolması ve gençlerin ekseriyet teşkil etmesi de gelecek açısından Hükümete yönelik büyük bir mesaj içerdiği kanaatindeyim. Buradan zannediyorum "toplum mühendislerine ve eğitim teşkilatına da" önemli dersler vardır.

Bir eğitimci olarak kanaatim şudur ki; bu ülkenin bekası ve istikbali açısından, bu sosyolojik durumun mutlaka göz önüne alınması gerekir. Yüzlerce yıldır, bu milleti bir arada tutan kültürün korunması adına, acilen bazı tedbirlerin alınması ve bilhassa "11. LEM'A'NIN" okullarda TEDRİS edilmesi gerekir ki; yapılan dâhili-harici saldırılara karşı, gençliğimiz ve geleceğimiz korunmuş olsun.

SÜNNETİ AYAKTA TUTMAK!

Bizim kültürümüz aynı zamanda inancımızla ve dinimizle bütünleşmiş, kaynaşmıştır. Dolayısıyla sünnet-i Resullullah'ı ayakta tutmak; Türk milletini ayakta tutmak ve üstümüzde oynanan tuzakları da bozguna uğratmak demektir. Bu nedenle diyoruz ki, gençlerimize mutlaka SİYER, HADİS, FIKIH, HELAL-HARAM ile bilgiler vermek zorundayız.

"Bu milletin terbiyesi ancak peygamberimizin örnek hayatı ile mümkündür. Biz şarklılar garplılara sosyolojik olarak benzemeyiz. Bakınız, " peygamberlerin ekseriyetinin Asya'da zuhuru ve filozofların da ağlebi Avrupa'da çıkması, kader-i ilahinin bir işarettir ki, Asya'yı ihya ve terbiye eden dindir, diyanettir; Batı'yı da inşa ve ihya eden fendir, felsefedir". O halde bu ülkede hükmeden hükümetlere ve yöneticilere çok önemli sorumluluklar düşmektedir. Şarkın bu özelliğine, hamiyet-i diniyesine zıt düşen, çağdaşlaşma, modernizm adına "Batının köhne kültürü" eğitim adına dayatılmamalıdır.

Evet, Resim, Müzik, Beden, Bale...vs derslerin verildiği bir eğitim-öğretim teşkilatında, kendi kültürel-etik-moral değerlerimizin verilmemesi, geleceğimiz açısından büyük bir felakettir. Bu husus, kurtuluş savaşı kadar önemlidir. Bu hususta, yöneticilerimizin, hükümetimizin manevi sorumluluğu oldukça büyüktür.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.