Hava Durumu

Biz kimiz? Kendimizi arıyoruz!

Yazının Giriş Tarihi: 07.09.2018 06:10
Yazının Güncellenme Tarihi: 07.09.2018 06:10

Önceki yazımızda kâfir ve münafıklara karşı tavrımızın (fert ve devlet olarak) nasıl olması gerektiğini ayet-i kerimelerden örnekler vermiştik. Şimdi de bu husustaki hadis meallerini, zamanımızın bid'atkâr hadiselerine çok ciddi baktığı cihetle; ibret, teyakkuz ve lakaytlıktan kurtulmakla, vazife şuuru ve sorumluluğa sahip olmak makamında ele alacağız:

"Sizden kim (sünnetime uymayan) bir münker görürse (seyirci kalmayıp) onu eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmezse, diliyle düzeltsin. Buna da gücü yetmezse, kalbiyle buğzetsin. Bu kadarı, imanın en zayıf mertebesidir." (Ebu Davud. Tirmizi. Müslim)

"Benden önce Allah'ın gönderdiği her peygamberin mutlaka ümmetinden havarileri ve arkadaşları olmuştur. Bunlar onun sünnetiyle amel ederler, emirlerini de yerine getirirlerdi. Sonra bu peygamberlerin ardından öylesi kötüler zuhur etmişti ki; yapmadıklarını söyleyip, kendilerine emredilmeyeni de yapmışlardır. Kim bu güruhla eliyle mücahede ederse, o da mümindir. Kim onunla diliyle mücahede ederse, o da mümindir. Kim de onlarla kalbiyle mücahede ederse, o da mümindir. Bunun gerisinde, artık zerre miktar iman yoktur."

Görülüğü üzere; işlenen bir kötülük (münker) karşısında, mümin, şartlara göre mutlaka bir tavır almalıdır. Eliyle müdahale ettiği takdirde halledebileceği, müessir olabileceği bir durumsa eliyle; sözle faydalı olabilecekse diliyle müdahale edecektir. Her ikisi de fayda vermeyecekse, kalben buğzederek taraftar olmadığını belirtecektir. Bunu da yapmazsa, o münkeri hoş görüyor demektir. Bu, elbette imanla bağdaşmaz. (Müslim, iman 80)

"Yine İbnu Mesut (ra) anlatıyor.  Hz. Peygamber (asm) buyurdu ki:

" İsrailoğulları bir kısım günahlar işlemeye başlayınca, âlimleri onları bu işlerden men ettiler. Ancak onlar dinlemediler, vazgeçmediler. Zamanla âlimler de onlarla oturmaya, dayanışmaya ve beraber içmeye başladılar. Allah da bunun üzerine, berikinin dalaletini öbürüne katarak, biriyle diğerinin küfrünü artırdı".Davud'un ve Meryem oğlu İsa'nın diliyle onları lanetledi..." (maide:78)

Sonra ayakta bulunan Resûlullah (asm) oturarak sözünü tamamladı:

"Hayır, nefsimi kudret elinde tutan Zat'a yemin ederim, onları hak adına kötülüklerden men etmezseniz (siz de rızaya eremezsiniz.)" (Ebu Davud. Tirmizi. İbnu Mace)

HAKİKATEN BİZ KİMİZ; HRİSTİYAN MI? MÜSLÜMAN MI?

EVET, yaşayışta, sosyal hayatta, toplum ve fert olarak münker'e karşı çıkmak şöyle dursun; sonuna kadar cazibesine kapılarak aynısını tatbik etmeye başladık. Hatta ve hatta çekici reklamlarla bunu yaymaya çalıştık ve bunu da medeniyet adına bir marifet olarak empoze ettik. Ve bir israf furyasıdır başladı gidiyor. Alışmış kudurmuştan beterdir. Bu furyaya maalesef başta yöneticilerimiz olmak üzere, çoğu dindar ve muhafazakar kesim (cemaat önderleri dahil) de nefsine mağlup olup katıldıkları bir gerçek.

Hızla bir kötü akıbete doğru yol alıyoruz. Bunun çaresi; yukarıda ifade edildiği gibi, taban tabana dinimizin men ettiği başta israf olarak, Batıdan gelen her türlü gayr-ı ahlaki yaşam ve yozlaşmaya karşı durmak, evvela yöneticilerimizden başlamak üzere kendi fert ve toplumsal yaşamımızda Müslümanca kriterleri uygulamaktır.

Bakınız dünyanın 203 ülkesinde yapılan bir bilimsel araştırmada, İslamî kriterlere uygun ülkeler sıralamasında kendilerine "Müslümanım" diyen hiçbir Müslüman ülke ilk kırka (40) girememiştir. Hakikaten biz kimiz; Hristiyan mı? Müslüman mı? Kararı siz veriniz.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.