Hava Durumu

Bir zamanlar ne idik ne olduk!

Yazının Giriş Tarihi: 28.08.2020 06:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.08.2020 06:30

FAZİLETLİYDİK: Kimsenin malına, mülküne göz dikmezdik. Kimsenin namusuna yan bakmazdık. Hırsızlık nedir bilmez, dilenciliği meslek edinmez, kimseyi de küçümsemezdik.

DÜRÜSTTÜK: Bir zamanlar, Londra Ticaret Odası'nın en görünür yerinde şu mealde bir tavsiye levhası asılıydı: "Türklerle alışveriş et, yanılmazsın."

İTİBARLIYDIK: Bir zamanlar, Hollanda Ticaret Odası'nın toplantılarında oylar eşit çıkınca, Osmanlılarla alışverişi olan tüccarın oyu iki sayılır, onun dediği olurdu.

TEMİZDİK: Yere bile tükürmezdik. Hatta Osmanlı askeri teşkilatını Avrupa'ya tanıtmasıyla meşhur Comte de Marsigil, yere tükürmedikleri için atalarımızı şöyle eleştiriyor: "Türkler hiçbir zaman yere tükürmezler. Daima yutkunurlar. Bunun için de saçlarında sakallarında bir hararet olur ve zamanla saçları, kaşları, sakalları dökülür."

ÇEVRECİYDİK: Kurak günlerde ücretle adamlar tutup sokaktaki ulu ağaçları sulatır, göçmen kuşların yorgunluk atması için, saçak altlarına kuş sarayları yapardık. Bunlara öyle çok örnek var ki, saymakla bitmez. Bir ifadeye göre Osmanlının son zamanlarında bile, beş bin (5.670) 'in üzerinde çevreyi, insanları, hayvanları koruma ve destekleme yararına "dernek ve vakıfların" faaliyet gösterdiği tespit edilmiştir.

HARAMA EL SÜRMEZDİK: Fransız müellif Motray, 1700'lerdeki halimizi şöyle anlatıyor: "Türk dükkânlarında hiçbir zaman tek meteliğim kaybolmamıştır. Ne zaman bir şey unutsam, hiç tanımadığım dükkâncılar, arkamdan adam koşturmuşlar, hatta birkaç kere Beyoğlu'ndaki ikametgâhıma kadar gelmişlerdir."

MEDENİ İDİK: İngiliz sefiri Sir James Porter ise, 1740'ların Türkiye'si için şunları söylüyor: "Gerek İstanbul'da, gerekse imparatorluğun diğer şehirlerinde hüküm süren emniyet ve asayiş, hiçbir tereddüde imkân bırakmayacak şekilde ispat etmektedir ki, Türkler çok medeni insanlardır."

DOSDOĞRUYDUK: Fransız generallerden Comte de Bonneval ise, şu hükmü veriyor:  "Haksızlık, murabahacılık [aşırı kâr koyma, tefecilik], inhisarcılık  [tekelcilik] ve hırsızlık gibi suçlar, Türkler arasında meçhuldür... Öyle bir dürüstlük gösterirler ki, insan, çok defa Türklerin doğruluklarına hayran kalır."

HIRSIZLIK NEDİR BİLMEZDİK: Fransız müellif Dr. Brayer, 1830'ların İstanbul'unu getiriyor önümüze: "Evlerin kapısının şöyle böyle kapatıldığı ve dükkânların çoğunlukla umumî ahlâka itimaden açık bırakıldığı İstanbul'da her sene azami beş-altı hırsızlık vakası görülür. Ahalisi sırf Hıristiyan olan Galata ile Beyoğlu'nda ise hırsızlık ve cinayet vakaları olmadan gün geçmez."

NAZİKTİK: Edmondo de Amicis isimli İtalyan gezgini, yine 1880'lerin"Türklerini"  anlatıyor bize: "İstanbul Türk halkı Avrupa'nın en nazik ve en kibar insanlarıdır. Sokakta kavga enderdir. Kahkaha sesi, nadirattan işitilir."

CİHANA ÖRNEKTİK: Türkiye Seyahatnâmesi'yle meşhur Du Loir'un 1650'lerdeki hükmü şöyle: "Hiç şüphesiz ki, ahlâk bakımından Türk siyasetiyle medeni hayatı bütün cihana örnek olabilecek vaziyettedir", diyor.

SONUÇ: İşte bütün bu hasletlerimizi, bence Batıyı taklit ve benzeşmek adına yitirdik. Kültürümüzü, örf ve adetlerimizi, insanî hasletlerimizi maalesef kaybettik. Bu nedenle, eğitimde, yeniden "asla rücu" yapmalıyız, fabrika ayarlarına dönmeliyiz. Tarihimizle, kültürümüzle, dini ve etik değerlerimizle barışık bir eğitimin verilmesini acilen talep ediyoruz.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.