Hava Durumu

Bediüzzaman'dan Said Halim Paşa'ya açık mektup!

Yazının Giriş Tarihi: 22.03.2019 07:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.03.2019 07:01

(Yeni Zelanda ve Ayasofya)

21 Mart Perşembe günü, Uludağ Üniversitesi, Prof. Dr. Mete Cengiz Kültür Merkezi salonunda "eserleriyle Bediüzzaman" konulu bir panel izledik. Prof. Dr. Faris Kaya'nın moderatörlüğünde, Prof. Dr. Adem Ölmez, Prof. Dr. Atilla Yargıcı ve Prof. Dr. Alpaslan Açıkgenç adlı akademisyenlerden Bediüzzaman'ın fikir ve mefkuresini dinleme imkanını bir kez daha bulduk. Bu büyük mücahidin her hâlükârda verdiği mücadeleye bir kez daha hayran kaldık. Ülkenin en kritik ve zorlu süreçlerinde, vatan tehlikesinde namaz seccadesini bırakmadan, bir elde silah, vatan müdafaasında koşmanın en güzel örneğini vermiştir. Aynı zamanda, dışta olduğu gibi, içte de hâkim kudretlerin tutumu ne istikamette bulunursa bulunsun, çekinmemiş, irkilmemiş, kanaatlerini yüksek sesle izhar etmiştir. Ömrünü tükettiği düşünce ve kanaatlerini ebedileştirmiş, nesillerin ibret ve dikkatine birer tetkik ve irşat menbaı halinde kitaplaştırmıştır.

Bediüzzaman, bir mefkûre ve gaye uğruna Meşrutiyet, Trablusgarp, Balkan, Birinci Dünya Savaşı, Milli Mücadele, hatta Cumhuriyet'ten sonra bütün mana ve şümulü ile din ve maneviyat sahasına dönmüş, gayesini ve hedefini apaçık bir şekilde ortaya koymuştur. Bazıları arkalarında sadece kitaplar ve nazari fikirler bırakırken; O, eserleriyle ve gayesini bir hayat düsturu olarak benimsemiş bir kadro bırakmıştır. Bugün takipçileri, dünyanın dört bir tarafına (190 ülke) ulaşmış ve eserleri de elliden fazla (Sayıca küçük diller/lehçeler hariç)  dile çevrilmiştir.  Said Nursi, sadece bir fikir ve düşünce adamı değil, o bir aksiyon ve tatbikat adamıdır.

Osmanlı'nın, bugün de olduğu gibi asrın başında da Haçlı/Batı tarafından bir ahtapot kollarıyla sarıldığı hengâmede, Teşkilat-ı Mahsusa Reisi (MİT) Eşref Sencer Kuşçubaşı bu Kahraman-ı İslam'ı şöyle anlatıyor:

AYAĞIMIZI ÖPMEYİN, AMA BİZE MANİ OLMAYIN!

" ...Garbi (Batı) Trakya hükümetini kurduğumuz zaman, İstanbul'la ihtilafa düşmüştük. Mütereddit ve çekingen Sadrazam Halim Paşa, yeni bir mesele çıkmasından korkuyordu. Edirne'yi almamıza mukabil, Garbi Trakya'yı Yunan'a terk etmek için bizi kabule razı etmek için İstanbul'dan Cemal Paşa riyasetinde bir heyet gelmişti. Heyette, daha sonra başvekil (Başbakan) olan Ali Fethi de vardı.

Biz vaziyete tamamen hâkimdik ve Garbi Trakya hükümetinin meşruiyetini, İngiltere, Fransa, İtalya, Romanya tanımıştı. Cemal Paşa, bu tanımanın muvakkat olduğu, kısa zamanda tek başımıza kalacağımızı, İstanbul'un da bize yardım edecek vaziyette olmadığını söylüyordu. Bizim hariciye İşlerimiz, daha sonra Cumhuriyetin Dışişleri Bakanı olan Tevfik Rüştü'nün elindeydi. O, Cemal Paşa'ya cevap vermeye hazırlanırken, Bediüzzaman söz aldı ve Bulgar, Çatalca önlerinde iken aynı Cemal Paşa'nın, Edirne'yi kurtaracak olanların ayağını öperim dediğini kendisine (Aynı cümlelerle) hatırlatarak:

"Ayağımızı öpmeyin, ama bize mani olmayın... Bu beldeleri asırlar evvel fethedenler, bizden daha müsait şartlara sahip değillerdi. Bu milletin tarihi cesur ve imanlı evlatlarının harikalarıyla doludur. Eyyam (Günübirlik) siyaseti sizi kendi nefsinize tekzip ettiriyor" dedi. O şartlar içinde, Cemal Paşa'ya bu sözleri, ancak Bediüzzaman söyleyebilirdi."

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.