Hava Durumu

Azim ne demektir?

Yazının Giriş Tarihi: 25.11.2016 09:27
Yazının Güncellenme Tarihi: 25.11.2016 09:27

Bir önceki makalemizde, yeis yani ümitsizliğin bir hastalık olduğunun ve bu hastalığın bilhassa Batılılar tarafından İslam vücuduna şırınga edildiğini söylemiştik.

Peki, bununla nasıl mücadele edilmelidir? Bu hastalığı tedavi etmenin yolları nelerdir, diye İslam eczanesine müracaat ettiğimizde, şu reçeteler hemen gözümüze çarpıyor:

Azim bir işi başa çıkarabilmek için, ona canla başla sarılmaya karar vermek demektir.

Tevekkül ise; o işin bütün sebeplerine sarıldıktan sonra, Cenabı Allah'a bel bağlamak demektir. Onun yardımını esirgemeyeceğine yürekten inanmak demektir.

Tevekkülü biz Müslümanlar pek yanlış anlıyoruz. Oysa tevekkülü Kuran nasıl tarif ediyor:

" O Müminler ki, Allah'ın yanında onlara büyük ecir vardır ki, bir takımları gelip de bunlara; Düşmanlarınız sizi mahv etmek için bütün kuvvetlerini toplamışlardır, onlardan korkunuz, dedikleri zaman, bu söz onları korkutmak şöyle dursun, Allah'a ve Allah'ın yardımına olan imanlarını artırır da, Allah bize kâfidir. Biz ona dayanırız, O'na bel bağlarız; O ne güzel bel bağlanacak bir Kadir-i Kayyumdur, derler" (Al-i İmran/173)

Bakınız Hz. Peygsmber'in sohbetinde yetişen sahabeler, doğrudan doğruya ondan eğitim alan ve onun terbiyesiyle yetişen sadabeler, bu ayetin en güzel bir misalidirler. Çok az bir güç ve kuvvetle, sahabeler; 25 sene gibi kısa bir zamanda milyonlarca km2'ye hükmettiler. Onların en büyük kuvveti sebeplere sağlam tevekkül ile Allah'a dayanmak idi.

O halde; ye'se kapılmayarak çalışan bir müslim için aşılamayacak bir mani, varılamayacak bir gaye, yoktur.

AZME, TEVEKKÜLE SARILMAK SURETİYLE, HER MAKSAT ELDE EDİLİR. İnsanın çalışarak yükselemeyeceği, ulaşamayacağı ancak iki mertebe vardır;

Biri; Allah-u Zülcelale has olan "Uluhiyet" mertebesi.

Diğeri; Peygambere has olan "Nübuvvet" mertebesi.

Bu iki mertebeden başka hiçbir mertebe yoktur ki, çalışan bir Müslüman için ona varmak kabil olmasın.

O halde yeisin manası var mıdır? Çalışanlara, Allah yolunda mücahede edenlere, Va'd edilen yardımı, nusreti hafife mi alacağız? Buna liyakat kazanmak için hiçbir hareket, hiçbir faaliyet göstermeyecek miyiz?

Bir zamanlar dünyaya hâkim iken, bundan sonra ebediyen mahkûmiyet altında mı yaşayacağız? Zillet içinde, sefalet içinde, yumruk altında, hakaret altında sürünmek de yaşam mıdır?

Sonraki makalelerimizde bu soruların cevabını vermeye çalışacağız.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.