Hava Durumu

Anayasa ve halk!

Yazının Giriş Tarihi: 17.02.2017 08:52
Yazının Güncellenme Tarihi: 17.02.2017 08:52

Aslında Türk politikacıları ve kayıtsız şartsız onların peşinden gidenler, bugünlerde Anayasa'nın içeriğinden ziyade ideolojik yönü üzerine yoğunlaştıklarını görüyoruz. Maalesef Türk aydınları devlet-millet mücadelesinde hiçbir zaman milletinin yanında yer almamıştır. Daima Jakoben devletin yanında yer alarak halkına karşı Jakoben tarafı desteklemişler.

Bu duruş Cumhuriyetin ilk dönemlerinde oldukça keskin ve jakobenist olmuştur. Bu, ''halka karşı duruş'' aydınlıklarının belgesi olarak ortaya konmuştur. Elbette bu duruşların ücreti de fazlasıyla dış mihraklar tarafından ödenmiştir.

Her şeyden evvel, bu karanlık aydınların, ''aydın'' olarak iç ve dış kamuoyuna ''tanıtımı ve propagandası''  fazlasıyla yapılmış ve bugünün Türkiye'sinde bu kesimlerin aydın olduğu hafızalara kazınılmıştır.

Evvela, dış mihraklarca bu müsveddelerin aydın olduğu, isim ve resimden ibaret bir cumhuriyette sağlandıktan sonra, bunlar vasıtasıyla bütün sömürü emellerini uygulamaya başladıkları bir yönetim devrinin tatbik edildiğini görüyoruz. Bugünlerde Can Dündar'ın Almanya'da gördüğü üstün muamele gibi...

Saniyen ;  Bu müsveddeler marifetiyle, koskoca yıllar heba edilmiş, ülkenin yerinde geri kalması ve sefalet içinde bir hayat sürmesi dönemi, kader olarak halkın önüne konmuştur.

Salisen ; Bu sefalet tablosu içinde halk geçim derdiyle, sefaletle, hastalıklarla boğuşurken; seçkinci gurup dediğimiz bu jakoben kesim, zevk ve sefa balolarında bir yaşam sürdürmüşler. Bu o kadar ileri gitmiş ki, halkın giyim ve kuşamlarıyla bunların göz zevkini bozduğu ifade edilerek, başkent Ankara' da bazı semtlere halkın çıkması yasaklanmıştır.  Hatta bu yüzden meşhur Aşık Veysel bu yasağı ihlal ettiği gerekçesiyle meydan dayağından geçirilmiştir.

Rabian ; Bu mimsiz aydınların rezaletlerini ve mankurtluklarını saymakla bitiremeyiz. Sadece bugünkü ortalıkta sallandırılan sopalara, savrulan ağız dolusu küfürlere, ağızlardan dökülen salyalara baktığımızda, bu ''mimsiz aydınların'' koro halinde sahiplerinin yanında saf tutarak,  eski alışkanlıklarını tekrar icra ettiklerini ''yazılı ve görsel medyada'' yeniden görmekteyiz.

GEÇTİ BOR'UN PAZARI

Hala bazı iyi niyet sahiplerini veya safdil bazı kesimlere hatırlatmakta fayda görüyoruz: bu aydınların çıkardıkları gürültüye ve yüksek sesle oluşturdukları algıya sakın kanmayın. Bunların mazilerine bakınız. Yıllarca halkının ensesinde pişirdikleri bozaya bakınız. Geçmişte geçirdikleri saltanatlı, balolu, müzikli, eğlenceli dönemlerine ve hayatlarına bakınız. Ondan sonra bugünkü yalancı ve maskeli tavırlarına puan ve hak veriniz.

Geçti Bor'un pazarı, sür eşeği Niğde'ye (Almanya'ya). ''Kırk yıllık kâni, olur mu yani''.

 Evet: Mümin aynı delikten iki defa ısırılmaz, değil mi?

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.