24 Haziran seçimi üzerine!

(Savaşın en şiddetli ve küffarın da son hamlesi)

Bugün dünyada bir sürü Müslüman devletler var, lakin Türkiye hariç, hiçbirisi bağımsız değil ve gerçek anlamda demokratik bir işleyişleri yoktur.

Putin'in ifadesiyle; "Batı'nın kölesi olmayıp, hür ve bağımsız davranan bana Türkiye hariç bir ülke gösteriniz ki hemen Müslüman olayım."

Bir atasözümüz vardır; "el insanu abid'ül ihsan". Kişi menfaatinin kölesidir. İnsanın en zayıf damarı "menfaat damarıdır". Bu damarı Batılı ülkeler çok iyi tespit etmiş ve yularları, dizginleri böylece ellerine geçirmişlerdir.

İşte, Batı'nın kuklası olan "Müslüman ülkelere" baktığımızda bunu net görüyoruz. Bu ülkelerin başındaki yöneticilerin her biri, Batı'nın sağladığı "açık ya da gizli desteklerle", zorla halkın başında oturuyorlar. Ve tabii ki ülkenin tüm imkânlarını da "müttefikleri" olan batılı emperyalist ülkelere peşkeş çekmenin karşılığında.

Zavallı millet, ne yapsın! Ellerinde şimdilik ilahi adaletin tecellisini beklemekten başka bir güç yok. Hem şuna eminim ki, o ilahi adalet er geç gelecektir. Zira muhakkak ki Allah, imhal eder, ihmal etmez.

Sayıları 57'yi bulan ve dünyada yaklaşık 1,5-2 milyar bir nüfusa ulaşan Müslüman ülkeler, ne yazık ki, sayı olarak artıkça, dünyadaki tesiri ve değeri, bayağı kesir gibi küçülmekte ve etkisizleşmektedir. İşte Filistin meselesi. İşte Suriye ve Ortadoğu'nun içler acısı durumu. Demek ki mesele; Müslümanların çok sayıda devlete sahip olmaları değil,  mesele sayı çoğaldıkça, birlik ve beraberliğin dağılması. Tefrikanın artması meselesidir. Mesele, dâhildeki husumetlerin, düşmanlıkların ziyadeleşmesi, Müslümanların birbirlerinden uzaklaşmaları ve ihtilafların artmasıdır. Bırakın bir "hablul metin" oluşturmalarını, gittikçe pamuk ipliğine dönüşmeleri ve hatta birbirine düşman bir politika takip etmeleridir mesele.

Kronik sorun; hemen hemen İslam ülkelerinin tümü batının sömürüsü, müstemlekesi olmayı ve onların pazarı olmayı gönülden üstlenmeleridir.

KOYUN KURDA GÖNÜL KOYMUŞ!

Mevlana'nın o muhteşem ifadesiyle;

" İn acep Ne- buved ki miş, ez- gurg cest,

V'in acep k'in miş dil der- gûrg best."

Dişi koyunun kurttan ürkmesi acip değil; Acip olan koyunun kurda gönül vermesidir.

Burada nerdeyse Putin'in ifadesiyle bütün koyunlar kurtlarına aşık olmuş, gönül ilişkileri kurmuşlardır. Lakin her şeyin bir istisnası olduğu gibi, bunun da bir istisnasını görüyoruz; O da Türkiye Cumhuriyeti'dir. Türkiye son yıllarda takip ettiği bağımsız politikasıyla ve İslam'ın menfaatlerini, mazlumların haklarını önceleyen stratejik hamleleriyle koyun sürüsü içerisinde tüm dünya devletlerinin dikkatlerini üzerine çekmektedir.

ŞEMS-İ İSLAMİYET HİÇ ÜFLEMEKLE SÖNER Mİ?

Elbette ki, bütün planlarını koyun sürüsünü sessiz, gürültüsüz güdüleme üzerine kuran, batılı emperyalist Haçlı devletlerin hışmını ve adavetini üzerine çekmektedir. Dolayısıyla bütün bir fesat şebekelerinin hesap ve kitapları, melanet ve tuzakları, şimşekvari adavet ve kaos, kriz okları bu nedenle Türkiye'ye yönelmiştir.

Tek hedef olarak da; lider ve rehber pozisyonundaki Tayyip Erdoğan'ı Başkanlık koltuğuna oturtmamaktır. Bu nedenle geldiği günden beri, Erdoğan'ı bertaraf etmek için her yola başvurdular (Bunları bir kez daha saymaya gerek yok, zira 2003'ten beri Erdoğan'a karşı yapılan gayr-ı kanuni ve akıl dışı muameleleri hep birlikte ülke olarak yaşadık), 24 Haziran'a kadar, dışta ve içte, "Kafir ve münafıklığın" alametleri olan, her türlü algı (yalan/hile/tuzak) operasyonuna halk olarak maruz kalınacağının bilincinde olmalıyız.

"Bir kâfir sana bir haber getirdiğinde, araştırmadan, incelemeden sakın inanmayınız" diyor Rabbimiz. Şimdi ABD ve AB'de hazırlanıp ülkemizde vizyona sokulan medya/bilişim haberlerini, işte Rabbimizin bu İlahi ikazı doğrultusunda ihtiyatla karşılamalıyız.

Bundan önceki tuzakları bozan Rabbimiz, bundan sonraki kurgulanan tuzakları da bozmaya kadirdir. Ümitvar olalım. 24 Haziran, savaşın en şiddetli ve küffarın dainşallah son hamlesi olacaktır.

"Bir şem'a ki (Güneş) Hüda yaka, üflemekle sönmez"