"Toplumun en anormal karşıladığı seçenek kreş ve anaokullarıdır." dedik bir önceki yazımızda.
Anne ve baba bebeklikten çocukluğa adım atmış olan çocuklarına karşı olabildiğince hassastırlar. Adım adım ebeveyninden ayrılan, ayrılmak isteyen, ayrılmaya çalışan çocuklarını görmezden gelir kimi anne-baba. Hatta kıyamaz. Evlatları 'bebek'tir henüz onlar için. Bebektir fakat elinde telefon, tablet olan, önünde televizyon olan bir bebektir. Okula başlatmak konusunda mantık değil çoğu zaman duygular işin içine girer.
Sorarsınız: "Evde nasıl vakit geçirirsiniz." diye.
Anne bezmiş ses tonuyla: "Ay hocam ne yapalım elinden tableti, telefonu alamıyorum." diye cevap verir.
"E okul şifa olacak o zaman." dersiniz.
"Ama daha çok küçük, bizim için bebek." der.
Çocuğu incelersiniz. Gelişim alanlarında yaşıtlarından oldukça geride kalmış. Toparlanması şart. Ekranla vakit geçirdiği için motor gelişimi, dil gelişimi, bilişsel becerileri maalesef istenen ve beklenen düzeyde değil.
Sevgili ebeveynler, çevrenin de söylemleriyle 'çocuğumuz bizim gözümüzde henüz bebek' olsa da okula başlatmak kimi zaman elzem hale gelir. Yapılacak en mantıklı şey eksileri ve artılarıyla durumu değerlendirmektir. Şu soruyu sorun kendinize: "Bu seneyi evde geçirirsek çocuğuma getirileri ve götürüleri ne olur? Okula başlamasının getirileri ve götürüleri nelerdir?". Eğer objektif bakamamaktan korkarsanız muhakkak birilerine danışın. Bu birileri, çocuğunu okula başlatmış biri olabilir,bir danışman olabilir ya da bir öğretmen olabilir. Bunun kararını verecek olan da yine sizsiniz.
Okul seçiminde dikkat edilmesi gerekenleri geçmiş yazılarımdan alıntılayarak yeniden hatırlayalım.