Çoğu zaman geçmiş ve günümüz arasında bir kıyasa gideriz. "Eskiden..." le başlayan cümlelerin ardı arkası kesilmez.
"Eskiden çocuklar ana babalarına böyle konuşamazlardı."
"Eskiden karı-koca arasında geçim vardı."
"Eskiden anne-babalar daha şöyleydi, böyleydi."
"Eski ramazanların tadı bir başkaydı."
Eskiden, eskiden, eskiden...
Artık hiçbir şey eskisi gibi değil de ya ne değiştirdi bunca durumu?
Neden, neden, neden?
Bu denli kısa zamanlarda nasıl oluyor da duygusal savrulmalar yaşıyoruz?
Eskiden ramazanlar, çocuklar, eşler ve daha niceleri böyle değildi de peki, duygular bu kadar aceleci miydi?
Duygusal iniş çıkışlar bu kadar seri miydi?
Duygusal savrulmalar ne ara normalleşti?
Telefon, tablet, bilgisayar, internet... Ve en önemlisi de sosyal medya...
Biyolojik, psikolojik, sosyolojik anlamda kişiyi ve toplumu sağlıksız hale getiren asıl kahraman...
Lütfen sosyal medyayı ihtiyacın kadar kullan! Hikayeleri kaçırırsan hayatı kaçırmış olmazsın. Gönderiler hayat memat meselesi değil. Gönderi paylaşmaman hayattan silindiğin anlamına gelmez. Sanal alemde vakit geçirmen gerçek hayatı kaçırdığın anlamına gelir.
Unutma sen "merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin."