Çoğu zaman iki şık arasında kalırız. Belki de 3 ve 4'üncü şıklar da devreye girer ve bizim karar verme özelliğimizi sekteye uğratır. Doğru olanı bulmak adına düşünür dururuz fakat bir türlü karar verme aşamasına geçemeyiz. Ve karar verme süreci bizi zorladığı anda ertelemeyi seçerek karar vermemiz gereken konudan uzaklaşma çabası içine gireriz. Okul sınavlarından bahsetmiyorum. Hayatta karşımıza çıkan sınavlardan bahsediyorum.
Şu sebeplerden erteleriz karar verme işlemini:
Gündemden düşmeyen bir konu üzerinden örneklendirme yapalım: Ebeveyn tutumları.
Bir anne ve çocuk düşünün. Ekran sınırı olmayan bir çocuk...
Biliyoruz ki kriz anında sunulan çözüm çok da işe yaramaz. Çünkü zaten kriz anında öfke gibi olumsuz duygular yoğun yaşandığından ebeveynin uyarısı havada kalır. O yüzden sınır eğitimi kriz anında değil öncesinde verilir.
Ebeveyn bunu erteler ve kriz anı gelir çatar. Ebeveyn önce şoktadır. Ne yapacağını bilemez. Sonra yeni bir kararsızlık anı devreye girer. Önce telefonu/tableti/televizyonu kapat uyarıları başlar. Ses tonu yükselmeye başladıkça öfke de kontrolden çıkar. Sonrasında kapatmazsan ben kapatacağım, kapatmazsan bugün dışarı çıkamazsın, kapatmazsan bir daha oynayamayacaksın gibi birbiriyle ilintili olmayan ve aslında gerçekleştirilemeyecek onlarca tehdit savrulur. En sonunda anne-çocuk ilişkisi zarar görür. Hem anne hem çocuk yorgun düşer.
Özellikle ebeveynlerle ilgili konularda sorunların asıl kaynağı, kararsızlıktır. Olması gerekense her konuda artıları ve eksileri değerlendirip çok gecikmeden karar alabilmektir.