Söz ola kese savaşı söz ola bitire başı
Söz ola ağılı aşı bal ile yağ ede bir söz
Bu ülkede yetişmiş, bu toprakların havasını koklayıp suyunu içmiş, Anadolu irfanının, kelam ve kelime ehlinin en önemlilerinden biridir Yunus Emre. Günümüzden yaklaşık yedi asır önce yaşamış bu Anadolu ereni, irfanî, insanî ve ahlâkî sözleriyle, şiirleriyle halkın yarasına merhem olmaya çalışmıştır. Yaşadığı yıllardan günümüze gelen sözlerinin her biri birer ders niteliğindedir. Şiirleriyle insan hayatını, insan davranışlarını, kısaca insanı anlatan ve insana yol çizen bir rehber olmuştur.
Yazımızın hemen başında ondan alıntıladığımız dizeler Yunus'un kelimeye ve kelâma verdiği önemi göstermektedir.
Öyle değil midir sizce de? İletişim ortamlarının olabildiğince genişlediği, sadece sözün, sesin değil onlarla birlikte görselin, görüntünün, hem de hareketli görüntünün, müziğin, rengin, ışığın, sözün, sesin etkisini artırmak için kullanıldığı bir çağda sözün gücü, kelimenin, kelâmın gücü yok sayılabilir mi?
Elbette hayır!..
Ancak unutulmaması gereken bir şey var: Sözün ve sesin gücü, sözü ve sesi dinleyecek olanda, ona gereken önemi ve değeri verende bir etki oluşturur. O halde Arapların söylediği gibi "kellim kellim lâ yenfâ!" (konuş konuş fayda etmez) durumuna düşmemek için söze, sese, kelimeye ve kelâma gereken değeri vermek onun anlamına erişmekle mümkündür.
Anlamına erişmediği söz insan için boş lakırdıdır!..
Tıpkı Yunus'un dediği gibi: Söz vardır zehirli aşı bal eder söz vardır baş keser, söz vardır savaşı keser.
Yunus'un birkaç asır önce söylediği sözlerin bugün dahi bizim dilimizde dolaşması onların sadece birer söz, birer kelime olmasından değildir. İrfanî, insanî, ahlakî derinlikleriyle o sözler bugün dahi birer anlam dünyası oluşturduğu için dilimizde yer edinmekte, tekrar tekrar söylenmektedir.
Nitekim Kur'an-ı Kerim'de güzel söz, güzel kelâm etkisi yıllarca sürecek bir mânâ dünyası oluşturduğu için kökü yerde sabit dalları göğe uzanan bir ağaca benzetilmiştir (İbrahim suresi 14. âyet)
Sesin ve sözün bir anlam dünyasına erişmesi insanın gönlüne hitap etmesiyle mümkündür. Aslolansesinle, sözünle, kelimenle, kelâmınla gönül yapmak, gönülden gönüle bir mânâ dünyası oluşturmaktır. Bundan gayrısı Yunus'un dediği gibidir:
Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil
Kalın sağlıcakla!..