Hava Durumu

Kral (mı) çıplak ahali (mi) kör?

Yazının Giriş Tarihi: 24.04.2019 07:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.04.2019 07:05

Hikâyeyi bilirsiniz. Çok eski zamanlarda giyim kuşamına verdiği önemi başka hiçbir şeye vermeyen bir kral varmış. Kendisine o zamana kadar kimsenin yapmadığı, kimsenin giyinmediği bir elbiseyi yapacak terziyi zengin edeceğini söyler dururmuş. Hiç kimsede olmayan bu elbiseyle diğer kralları karşılayıp üstünlük sağlayacağını düşünürmüş.

Genç bir terzi, dikeceği elbisenin dünyada eşi benzeri olmadığını ve bu elbiseyi sadece ve sadece akıllıların görebileceğine kralı ikna etmiş. Kraldan aldığı çokça altınla olmayan tezgâhta, olmayan iplerle hazırladığı görünmeyen kumaştan bir elbise dikmeye başlamış. Kralın elbisesinin sadece akıllılarca görülebileceği kulaktan kulağa yayılmaya başlayınca,kralın kendisi de dahil olmak üzere hiç kimse olmayan bu elbisenin görülmediğini söylemeye cesaret edememiş.

Kral, genç terzinin güya kendisine giydirdiği bu görünmeyen(!)elbiseyle halkın huzuruna çıktığında, kimse kralın üzerinde elbise olmadığını söylemeye cesaret edememiş tâ ki bir çocuk "Kral çıplak!" diye bağırıncaya kadar.

Çocuğun haykırışıyla çıplak olduğu ortaya çıkan kral, çocuğun ardından kralın çıplak olduğunu tekrar tekrar söyleyen halkın arasından utanç içerisinde uzaklaşmış.

Hikâyeler, atasözleri, darb-ı meseller, özdeyişler, vb. tüm anlatılar insana daima yol gösterici olurlar insan eğer ibret almayı bilirse!..

Kim akıllıydı? Çocuk mu yoksa genç terzi mi? Ya ahalinin körlüğüne ne demeli?..

Hikâyeden öylesine sorular çıkartabiliriz ki!

Kral gerçekten aptal mıydı yoksa elbiseye, giyinip kuşanmaya düşkünlüğü onun gözlerini kör mü etmişti?

Acaba aşırı düşkünlük ve beklenti insanın gerçekleri görmesine engel olacak kadar insanı akıl dışı davranışlara sürükleyebilir mi?

Terzinin akıllı olduğu aşikâr çünkü olmayan bir şeyi varmışçasına onca altın alarak sunabilmek hem de bir krala satabilmek oldukça akıllı, belki sadece akıllı olmayı değil, aynı zamanda iyi bir stratejist olmayı da gerektiriyordur.

Ahaliye ne demeli?

Ahalininki körlük mü yoksa gerçeği ancak akıllıların görebileceğine inanmış olmak mı?

Yoksa ahalininki inanmanın da ötesinde, inandırılmış olmanın bir sonucu olarak gerçeği söyleyebilme cesaretini kaybetme duygusu muydu? (İnandırma araç ve gereçleri olarak her türlü medya ortamlarını sayabilir miyiz acaba?)

Kralın kendi bildiği ve gördüğü dışında başkalarının bilip gördüklerine değer vermemek gibi bir alışkanlığı olduğunu söylemek bu hikâye için mi sadece anlamlıdır yoksa başka anlamlar da barındırabilir mi acaba, ne dersiniz?

Hiçbir beklentisi olmayanların söylediklerini ciddiye almalıyız derim aynı bu hikayedeki çocuk gibi...

Ahalisi kör olan kralın çıplak dolaşacağını unutmamak lazım.

İnancımız ve geleneğimiz bize, yanlışlığı, kötülüğü, çıplaklığı elimizle, dilimizledüzeltme görevini verir. Eğer başaramazsak,kalbimizle buğz etmemizi söyler ki bunu da imanın en zayıf noktası olarak bildirir.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.