Hava Durumu

Öz güven meselesi

Yazının Giriş Tarihi: 04.05.2024 06:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 07.05.2024 11:38

Bu yaşıma kadar konuşmak, anlaşmak, dert anlatmak, kendini anlatmak, iletişim kurmak gibi konularda hiç sıkıntı çekmedim.

Her daim kendimi anlatabildim, savunabildim, koruyabildim hatta bunun için kavga ettim.

Her ortama sıkıntısız girebilirim, konuya dahil olabilirim, yeri geldi mi diklenmesini de bilirim, haklı gördüğüm şeyi savunmasını da.

Ama yine de kendine güveni olan bir insan kategorisine koymam kendimi nedense. Eksik görürüm, daha iyi olabilirdim, daha öz güvenli, daha kendinden emin olabilirdim derim hep.

Bunun suçlusu olarak da anne babamı sorumlu tutardım. Neden bana o öz güveni aşılamadınız diye sitem ederdim. Hatta yakın geçmişe kadar bu böyleydi.

Gençken bundan dert yanarken bir ablam "Sen misin öz güvensiz olan, daha ne kadar güvenin olabilir ki, bu güvensiz halinse güvenli halin nasıl olacaktı acaba?" demişti. Şaşırmıştım. Böyle bir tepki beklemiyordum.

Ona göre doğru bildiğim şeyi savunmak öz güven göstergesi idi, ama bana göre değil. Bana göre zaten olması gereken.

Hala aynı fikirdeyim. Her insanın olması gereken davranış biçimi olarak algılarım. Eğer haklıysan ve doğru olduğuna inanıyorsan savunduğun şeyin sonuna kadar arkasında durmak gerektiğine inanırım ve bunun için elinden geleni yapmanı beklerim.

Susup oturan insanı hiç sevmem, çok sakinlik de bana göre değil, kalamam da zaten, yapımda yok.

Genel anlamda susmayı sevmem. Aslında çoğu zaman iyi bir şey değil konuşmak, bununda farkındayım, dezavantajı çok.

Kültürümüz de, dinimiz de susmayı daha evla görür konuşmaktan.

Bu kadar erdemliğe erişemedim ben ne yazık ki galiba.

Yeri geldi mi susmak en güzeli ama her şeye de susmak benim bakış açımdan doğru bir hal değil.

Herşey yerinde güzel, mühim olan yerini bilmek, becerebilmek. İşte oda her yiğidin harcı olmuyor.

Çoğu zaman konuşacak ve susulacak yerleri karıştırıyoruz. Orada karışıyor işler.

Ben konuşarak hatta yeri geldi mi doğru şekilde tartışarak açılamayan kapı olduğuna inanmıyorum. Doğru konuşmak insanoğlu için ilaçtır. Çok suskunluk insanı içten içe çürütür.

Ben konuşkan girişken bir yapıya sahip olduğumdan dolayı mı böyle geliyor bilmiyorum ama yanımda veya karşımda kendini savunmayan, anlatmayan, korumayan sadece bakıp susan birisini görünce tüm benliğim ile çıldırıyorum. Onun yerine de onu savunasim koruyasım konusaşım geliyor, sonra da onu şöyle bir sarsasım geliyor, kendine gel diye.

Doğru yerde doğru zamanda doğru şekilde konuşmasını bilen doğru üslubu bulabilen insanlara hayranım. Sanırım benim beceremediğim nokta burası. Üslup konusunda beceremiyorum. Çok heyecanıma, fevrililiğime ve gereksiz sinirime bağlıyorum bunu. Genetik sanırım bizde, 4 kardeşiz hepimizde üç aşağı beş yukarı aynı yerden muzdaribiz.

Bu yer yine anne babaya dayanıyor, iş yine oraya geliyor. Babam susma taraftarıdır, annemse tam tersi bodoslama olarak düşünmeden konuşma taraftarı. Bana anneme söylenir ağzını tutamıyorsun, ne geliyorsa başına ağzından çıkanlar yüzünden geliyor diye, annemde bi alışamadın konuşmaya, kendini savunmaya diye birbirlerine söylenirler.

Bizde işte orta yolu bulamamış halde bi orda bi burda savruluyoruz. 3’ümüz annemizden daha çok, birimizde babamızdan almış huyunu. Ortada buluşan yok. Onlarda öz güven olarak görmezler ama bu durumu. Olması gereken gibi bakarlar. Azıcık da bu yüzden sanırım çalkantılı geçer insan ilişkilerimiz, kendimiz adına.

Kaç yaşıma geldim hala öz güven konusunda aynı fikirdeyim. Bu kadar kolay konuşabilen, iletişim kurabilen biri olmak yerine yerinde öz güvenli biri olmayı yeğlerdim sanırım.

Çok imreniyorum yerinde susup konuşabilmesini beceren insanlara. O yerinde susmak bile öyle bir hikmet ki, bir araba laf yapsa bu kadar koymazdı insana dedittiren insanlar tanıdım.

Yerinde konuşmayı siz düşünün...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.