Sevinemiyorum ben... Bende mi sorun var yoksa içten içe haklı mıyım gerçekten bilmiyorum. Ama huzursuzluk var içimde.
Gazze’de ateşkes ilan edildi.
Büyük bir haber bu.
Aslında baksan şöyle cümleye güzel de bir haber hem de çok güzel. Azıcık da olsa rahat bir uyku demek, rahat nefes demek, sevdiklerinle için ferah halde yaşamaya çalışmak demek. Çalışmak diyorum yaşamak diyemiyorum. Unutulmaz çünkü... Hele onların ki... Bir an bile gözlerinin önünden gitmez öyle bir yaşanmışlık onların ki. Biz bunun empatisini dahi kuramayız. Dünyadaki en ağır imtihanlardan biriyle sınanıyorlar çünkü.
Çok zor... Ve sevinmekte çok haklılar. En çok onların hakkı.
Ama... Onların sevincini görünce, o çocukların sevinç secdelerini görünce içime bir şeyler oldu.
Neden bilmiyorum acayip hüzün verdi bana. Kalbim sıkıştı, nefes alamayacağım sandım bir an. Öyle korktum ki olabileceklerden…
Gözümün önünden ne görüntüler geçti. O an gördüklerimin tam tersini gördüm.
Neden böyle düşünüyorsun diyebilirsiniz bana.
Herkes sevinirken sen neden tam tersini görüyorsun mesela?
Neden bu hüzün?
Bunları bende sordum kendime. Herkes seviniyor neden bu anlamsız hüzün bendeki...
Allah’a verdikleri sözü dahi tutmayan bir milletle karşı karşıyayız biz farkında mıyız bunun.
Bu kadar sevincin sonu derin bir hüzne yol açacak diye ödüm kopuyor.
Öyle hiç güvenim inancım yok ki bu İsrailoğullarına...
Bunun altından çok büyük yıkım çıkacak, bu sevinçlerinin acısını çıkaracaklar diye ölesiye korkuyorum. Önce hem onlar adına sonra kendi adıma.
Çünkü güvenin zerresini vermiyorlar. Öyle acımasızlar ki, sadece başları değil tüm halkı böyle. Bir röportaj izledim normal insanlara soruyorlar hepsi aynı fikirde Gazze hakkında.
İlgilenmiyoruz diyor kadın ölenlere, kim ölmüş, kim kalmış çocuklara ne olmuş hiç umurlarında değil. Ufacık dahi bir merhamet kırıntısı yok içlerinde. Hepsi hak etti diyor biri...
Neyi hak ettiler acaba ve neden?
Ama aynı şeyi onlara desen mesela? Sen geçmişte yaşanan bütün soykırımı (!) hak etmiştin desen. Kıyametler kopar, dünya sarsılır hırslarından, yıkılmadık yakılmadık yer kalmaz bu ettiğin laf yüzünden. Ama onlar gayet normal bir şey diyorlarmış gibi büyük bir soğukkanlılıkla hak görüyorlar bütün yaptıklarını kendilerinde.
Ve şimdi bu ateşkesi başka bir bahane için kullanma ihtimalleri çok yüksek benim gözümde.
Bunca sevincin zıt karşılığı çok acı olur, korkum bundan. Hepimiz için acı olur.
İlla harekete geçmek için en acısını mı görmek lazım bilmiyorum ki! Ben kendimizi de anlamıyorum, bu insanlığı da anlamıyorum. Daha acı görüntü kaldı mı görmediğimiz onu da bilmiyorum.
Bu kadar elimiz kolumuz neden bağlı onu da anlamıyorum. Baksan bir avuç hem de en korkağından insan altı üstü. Hayır, tüm dünyayı geçtik bir ülkeye kendini savunamaz ama tüm dünya önlerinde el pençe. Nasıl bir düzenek kurdular, nasıl bir korku saldılar, ne ile tehdit ediyorlar da tüm dünya hareket dahi edemiyorlar önlerinde anlamak güç.
Denemeye teşebbüs dahi etmiyoruz, o biçim bir hizaya giriş var hepimizde.
Kimse “a” demeye cüret dahi edemiyor.
Nasıl çözülecek bu bağ nasıl kurtulunur bu esaretten bilmiyorum ama çok geç kalıyoruz sanki bir şeylere. Biz yerimizde sayarken onlar tıkır tıkır kurdukları düzenekte ilerliyorlar sanki… Engelsiz, tümseksiz gibi geliyor bana.
Ve bu kötünün kötüsünü getirir bize. Oldukları yerde kalacak değil ya bunlar ve bunu hepimiz içten içe biliyoruz. Yok ya olmaz öyle şey desek de hepimizin içini kemiren bir şüphe var acaba mı diye. Ve o şüphe bir gerçek...
Ve bu insanlarda insan özelliği olan merhamet erdeminin kırıntısı yok. Kendi soyları hariç herkesi kölesi kabul eden bir milletten bahsediyoruz burada.