Yeni bir yıla daha girdik. Herkes için, tüm dünya için çok tartışmalı çok afili geçti 2024. Taşların yerinden oynadığı, maskelerin düştüğü, gerçeklerin az biraz gün yüzüne çıktığı bir yıl geçirdik. Haliyle yeni bir yıl da bundan nasibini aldı ve tartışmalar içinde geçti gitti.
Benim açımdan herhangi bir günden farkı yoktu her zamanki gibi. Adetimiz değildir yeni yıl kutlamak, tasvip de etmiyorum.
Ama seveni savunanı çok bizde. Haliyle seveni bu kadar çok olunca bayramın asıl sahipleri de bu duruma şaşırıp "Bu seneki Noel kutlamasını Müslümanlara bırakıyoruz, bizden daha layıkıyla yapıyorlar..." diye ironili videolar paylaşmaya başladılar. Öyle haklılar ki…
Ama işte ağlanacak halimize biz yine gülmeyi tercih ettik orası ayrı. Hiç üstümüze alınmadık üstelik, ya bunlar ne diyor diye düşünmedik bile. Duymazlıktan geldik çıktık işin içinden.
Neden? Çünkü çok eğleniyoruz... Bize ait olmayan ne varsa şu alemde onunla çok eğleniyoruz.
Öyle bir kavga var ki kendimizle ilgili içimizde ister istemez dışa taşıyor.
İnsan her halinden mi nefret eder? Ediyormuş. Şöyle bir dönüp yaptıklarımıza, kendimize baksak anlayacağız hangi seviyelerde olduğumuzu.
Öyle hakimiz ki onların her detayına en ufak bilgiyi bile kafamızın bir köşesinde taşıyoruz ve bundan haz duyuyoruz.
Bir dilek hakkımız olsa şu dünyada, şu anki olduğundan başka biri olmak isteyen insanlarla dolu dışarısı. Kendiyle, geçmişi geleceği olduğu, olacağı ile ilgili öyle rahatsız ki.
Bazılarımız risk alıp büyük bir işe imza atıp tam da herkesin eğlencenin dibine vuracağı zaman gerçekleri yüzlerine çarpma cesareti gösterdiler.
Dediler ki; bu bir illüzyon, aldatmaca açın gözlerinizi. Gerçekler yaşananlar böyle değil, görün artık.
Öyle bir miting düzenlendi ki, akıl edip yapanın, cesaret edip gidenin, dünyaya karşı olduğunu gösterme cesareti gösteren herkesin elleri öpülesi.
Binlerce insan, biz buradayız, biz görüyoruz, biz duyuyoruz ve biz susmuyoruz dedi. Hem de tüm var olan sesleriyle tüm benlikleriyle...
Halbuki tatil, halbuki hava mis, halbuki gezilecek çok yer var. En olmadı yan gelip yatılırdı ama o insanlar o gün Türkiye’nin her yerinden İstanbul’a akın etmeyi tercih ettiler.
Yalan değil bu kadar katılım beni bile şaşırttı. Görüntüler muazzam. Eminim çok karşı çıkanı, önüne set çekmek isteyeni ne gerek vardı böyle bir günde diyeni bol olmuştur.
Neden? Çünkü ölümden daha değerli eğlenmek, o gün gerçekleri görmek istememek, yaşadıklarının bir hayal ürünü olduğunu gözlerine sokulsun istememişlerdir.
Ama yine de hak ettiği değeri görmediğini düşünüyorum. Bu öyle alelade bir miting değil, üç beş insan hiç değil.
Dış basını bilemem ama bizim basın bu görüntüler karşısında ayakta uyumayı tercih etti.
İşte yine dönüp dolaşıp kendimizle kavgamıza geliyor mevzu. Bütün kapılar öyle ya da böyle oraya çıkıyor.
Dış basın demişken onlar bizden daha meraklı daha insancıl. Adam kendi bayramını kutlamayı reddedebiliyor mesela. Diyor ki; bunca katliam, bunca haksızlık varken ben eğlenemem, bayram yapamam. Çünkü kutladığı şeyin amacına ters. Kendi dinine bile ters.
Bu yeni yılda Noel kutlamalarını konuşmadı dünya. Yapılan yürüyüşleri açıklamaları tavırları mitingleri konuştu. İsrail’in gerçek yüzünü konuştu. Kendilerini nasıl kendi elleriyle yaktıklarını konuştu.
Çok güzel bir söz okudum ve daha önce hiç bu açıdan düşünmemiştim bu konuyu, çok hoşuma gitti.
"İsa’yı sevdiğini iddia eden birinin, doğduğu topraklarda yaşanan bir soykırımı nasıl görmezden gelebildiğini anlamıyorum...."
Görmezden gelmeyen bal gibi de gelmiyor biz kendi derdimize yanalım...