Hava Durumu

Kendimiz ettik kendimiz bulacağız

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2019 06:50
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2019 06:50

Yakında gerçekten Japonya gibi yeşil alana muhtaç kalacağız. Sahte alanlar oluşturacağız yeşil yeşil.

Gerçeklerini yok ede ede sahtesine muhtaç kalacağız. Her yer bina her yer beton.  Ve insanlarda bundan hoşlanıyor ona şaşıyorum. Gayet memnunlar o görüntüden. Ağaçmış temiz havaymış önemli değil, yaşam alanı alışveriş merkezine kafelere yakın olsun yeter. İnşallah bununla imtihan olmam ama istemiyorum. Hayalim hep yukarılara kaçmak. Daha yeşile daha açıklığa daha oksijene.

Yeni moda ya alışveriş merkezlerinin üst katlarını daireye çeviriyorlar. Uçuk fiyatlara da satıyorlar üstelik kapış kapış gidiyor. Diyorlar ki ne güzel her şey ayağının altında istediğin zaman in, gez. Şaşıyorum... Her gün alışveriş merkezinde ne işim var. Her gün o kafe bu kafe de ne işim var, git git nereye kadar? Mühim olan evim değil mi?

Camdan, balkondan kafamı çıkarınca sürüsüyle insan, araç hiç bitmeyen bir gürültü... Müzik sönmeyen ışıklar...

Boğulurum ben. Sakinlik huzur dinginlik yeşillik isterim. Bakınca dışarıya gözümün gönlümün açılmasını isterim. Yaşım ilerlediğinden mi artık 20'leri geçtiğimizden mi diyeceğim ama hayır hep öyleydim ben.

Belki de hep havasız basık köhne yerlere mahallelere denk geldiğimden olabilir. Çocukluğum Beşyol da geçti orayı bilen bilir nasıl olduğunu. Lisede bir hocam vardı. Arkadaşım göz kalemi çekip gelmiş o gün. Ona dedi ki, "Nerede oturuyorsun?" O da, "Beşyol!" deyince "Hayırdır, Beşyolun üstüne çöken is gözlerine de mi bulaştı" demişti. O güne kadar buna pek dikkat etmemiştim. Gerçekten öyleymiş sonradan fark ettim. Ondan sonra hep yukarılara sakinliğe kaçmak istedim.

Geçen biri anlatıyordu bir kahvaltı yeri varmış çok güzelmiş falan övülüyor. "Nerde" dedim "Küçük sanayide" dediler. Küçük sanayi de... Sanayide...

Sanayi ye kahvaltıya gidiyor bizim millet. Fabrikaların elektrik tellerinin trafoların arasına kahvaltıya ve kimsede yadırgamıyor ben nereye geliyorum diye.

 Şaşırıyorum işte. Beni bıraksan ben kahvaltıya dağa, denize, açık havaya kaçarım. Simit peynir zeytin bir de termos da çay.

Mis... Yeter ki manzaram güzel olsun, içim açılsın. Kendi ellerimizle bu güzellikleri yok ediyoruz. Beton yığınına çeviriyoruz. Sonra arıyoruz da bulamıyoruz. İklim değişmiş de küresel ısınmaymış da...

Toplantılar paneller konuşmalar... Neden olduğu da aşikar. Peki vazgeçiyor muyuz? Hayır. Çok vuracağız başımızı taşlara daha çok... Taştan, betonumuzdan bol ne var değil mi? Zorlamayacağız ne yazık ki.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.