Hava Durumu

Suç kimde?

Yazının Giriş Tarihi: 02.07.2020 06:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 02.07.2020 06:30

Son günlerde Türkiye'nin gündemini epey meşgul eden LGBT üyelerinin yaptığı yürüyüş, onun yankıları ve arka planına değineceğiz bu hafta.
Bahsi geçen topluluğun cinsel yaşam biçimi ve tercihleri bu coğrafyanın insanlarının biriktirdiği geleneksel kültürel donanımlar ve inanç yasalarının kabul edebileceği bir olgu değildir. Ama akla şu soru geliyor: Peki ezici çoğunluk böyle bir yaşam tarzını yadırgıyor diye, bu cenahın bireylerini toplumdan izole edip yaşam hakkı tanımayacak mıyız?
Öyle değil!
Ben ve bu toplum adı geçen cenahın doğrularına inançsal ve kültürel olarak muhalif olsak da isteyen onlara sevgi tomurcuğu oluşturur isteyen de uzak durabilir.
Sorun başka bir yerde!
Beni kaygılandıran ve endişelendiren bu durumun farklı boyutları.
Son zamanlarda bir dizi film, sinema filmi, yarışma programı yok ki bu tür tercihleri olanlara yer verip ön plana çıkarmasın!

Dikkatlice araştırın gözünüze bir çoğu batacaktır. Türkiye'deki insan popülasyonunda çok cılız bir oran oluşturan bu topluluk, adeta özel ve çok değerli bir katmanmış gibi subliminal olarak empoze edilmeye çalışılıyor. Bu var olan durumun birinci aşaması.
İkinci aşaması ise böyle tercihleri olan varsa bu tercihlere talep gösteren bir cenah da var demek ki. Bu tür sapkın cinsel birlikteliklerin aynı skaladan olmayan partnerleri de bu durumun baş müsebbiplerindendir.
Üçüncü ve en önemlisi kahrolası kirli siyaset!
Kurumsal siyaset yönetim sevdasını hep mihmandarı yaptığından daha çok kitleyi arkasına alabilmek için olmadık şeylere doğru  kulaç atar. Hinterlantına dahil etmek istediği zümrenin sosyolojik bileşenlerini görmezden gelip sinesinde ona yer verir.
Maalesef ki ülkemizde de toplum ve insan fıtratına aykırı olan bu yapının legal bir normmuş gibi sunulup savunulmasında başa güreşen siyasi kişilikler ve kurumsal siyasi organlar var.
O halde ne yapılmalı?
Yukarıda durum tespiti yaptığımız konunun toplum damarlarından bypass edilmesi için başta bu çarpıklığa bireysel tepki göstermek lazım. Daha sonra medya ve iletişim kanallarıyla şırınga edilen o güzellikleri hem izlemekten hem de sessiz kalmaktan uzak durmalıyız. Örneğin RTÜK'e başvurabiliriz. Hangimizin taraf olduğu siyasi parti bunlara methiyeler dizerse en tabandan en tavana kadar o siyasi hareketin yönetimine tavrımızı göstermeliyiz. Hepsinden önemlisi bunun doğru bir tercih olmadığını çocuklarımızın zihinlerine kazımalıyız.
Açıkçası taraf olmalıyız. Ruhen ve bedenen sağlıklı bireylerin oluşturduğu bir toplum mu istiyoruz? Çarpıklıkların zirve yaptığı sefil bir güruh mu düşlüyoruz?
Daha da önemlisi Allah'ın lanetlediği eylem ve fiillerin faili ve savunucularıyla omuz omuza mı olacağız? Yoksa bu dünya ve ahiret saadetinin gereği olan  doğrulara doğrumu yürüyeceğiz?
Karar bizim vesselam.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.