Hava Durumu

Mimari üzerine

Yazının Giriş Tarihi: 05.12.2019 07:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.12.2019 07:00

İnsanoğlunun tarih sahnesine ilk çıkışı ve kendini geliştirme süreçlerinde birçok evreden geçti. Bunların en önemlilerinden biri de yaşamlarını, yani korunup barınmalarını,  ibadet ritüellerini, doğada ki engelleri kısmen alt etmek için yapılar inşa edip bu yapıların uygulama şeklini ve tekniğini zamanla geliştirerek  bir kimlik kazandırdıkları mimari sanatıdır.


İnsanın ürettiklerini artı ürün olarak depolayıp çeşitli bitkileri kültüre alarak hayvanları evcilleştirdiği neolitik dönemde insanlar yapıları yalnızca ihtiyaca binaen inşa ve imar ederlerdi. Zamanla barter sisteminin oluşması, ticaretin gelişmesi, paranın bir takas emtiasının yerine geçmesiyle gelişen ticaretle toplumlarda oluşan ekonomik refah artı para ve artı zamanı ortaya çıkarmasıyla  mimari yapılarda artık sadece ihtiyaç değil görsel haz, estetik kaygı ve morfolojik uyumda aranmaya başlandı.


İlk yapılanmaların Mezopotamya Sümer kent devletleri zamanı ve bölgesinde filizlendiği bilinen bilgiler ışığında kabul edilirse günümüze kadar mimarlık ve mühendislik anlamında kendine çok şey kattı çok şey kaybetti.


Bizi ilgilendiren ve konumuz bizim bu süreçte bugün hangi noktada olduğumuz  tarihsel gelişimden günümüze adeta kimliğimiz gibi bizimle bütünleşen mimari eserlerimize bilim, sanat, estetik ve mukavemet  konularında  ne gibi pozitif veya negatif etkimiz oldu.
Her ne kadar Uygurların yerleşik hayat ve  Türk mimarisinin ilk örneklerini verdikleri bilinip kabul edilse de benim görüşüm bizim Selçuklularla bahsi geçen döneme gerçek anlamda başladığımızdır. Selçuklularda hanlar, kervansaraylar ve ibadet hanelerle gelişen mimarimiz Osmanlıda külliyeler, bedestenler, çeşmeler, köprüler, camiler ve saraylarla zirveye ulaşmıştır.


Peki, modern şehirlerimizi kurarken geçmişten kalan bu yapıların görsel görünümlerine silüetlerinin korunmasına ne kadar dikkat ettik. Yüzlerce yıllık adeta medeniyetimizin ontolojik argümanı olan varlıklarımızla bütünleşecek yeni yapıların estetiğine ne kadar önem verdik.


Evet, hızlı artan nüfus, sanayinin gelişmesiyle büyümeye mahkum kentler ve kentleşme sürecinde tamamen kadim mimari üslubumuzu ve tekniğini kullanamazdık. Ama şehirlerimizin ana arterlerini, devasa eski tarihi yapılarımızın etrafını  tarihsel gelişim sürecinin simgesi küçük mahallelerimizi, pekala kadim mimarimizle inşa edip geçmiş öncülerinden koparmaya bilirdik.


Peki, bu çok mu önemli! evet çok önemli. Adeta milletlerin medeniyetlerinin ölçüsü, dönemsel mihenk taşı ve yakın yüzyıla kadar gelişmişliklerinin nirengi noktasını oluşturan mimari ait olduğu toplumun  yukarıda da belirttiğimiz gibi kimliğidir. Eski olanları korumak yetmez etraflarındaki inşa faaliyetleri onların dokusuna tam olarak uyumlu olmalı.


İşte o zaman yetiştirmeye çalıştığınız özüyle barışık, geçmişiyle kopmadan bütünleşmiş, gelenekten beslenip geleceğe evrensel perspektifte bakan ülkesi ve insanlık için pozitif  ütopyası olan nesiller yetiştirmeye ciddi katkı yapmış oluruz.
Mimari sokağa çıkan her insanın yüz yüze kaldığı bir olgu olduğundan okulda ve ailede verilenlerden bence daha önemli ve kalıcı etki yapar. Kimliksiz kibrit kutusu gibi ruhsuz yapılarla yüz yüze kalıp özünden kopan gençlik zaten giyim ve yemek ve eğlence kültüründe batı hegemonyası altına girdiğinden mimari bizim tutunacak tek dalımız gibi görünüyor.


Eğer bunu önemsemezsek nemi olur?
Ruhsuz şehirlerde  yetişen ruhsuz bireylerin oluşturduğu ruhsuz toplumda kaybettiğimiz kimliğimize oksijen akışı sağlayacak kırıntılar bulmaya çalışırız.

KAYBOLURUZZZZ.

                                                                                    

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.