Hava Durumu

İstiklal ve istikbal harbi

Yazının Giriş Tarihi: 10.10.2019 07:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 10.10.2019 07:00


Suriye'de 2011 yılında başlayan, Arap Baharı denilen siyasi kriz ortamının oluştuğu süreçten itibaren ülke içinde gelişen olaylar ve bunun dış yansımalarının tepkisel reflekslerinin oluşturduğu ortam güvenlik kaygısı gütmeye başlayan Türkiye'yi Bölgeye askeri açıdan  müdahale etmeye  mecbur bıraktı. Türkiye'nin bu konjonktürde başka seçeneği var mıydı  sorusu akla gelince uluslar arası ilişkiler teorilerinin hangi paradigmasıyla analiz yaparsanız yapın bu sorunun net ve kesin cevabı hayırdır.

Şimdi Türkiye,  Suriye sınır bölgesinde üçüncü harekete hazırlanırken bizim üzerinde durmamız gereken asıl konu; bu operasyonun Türkiye için ne kadar elzem olduğudur. Türkiye'nin bölgeye müdahalesiyle oluşturmayı planladığı yeni 480 km boyunda 30 km derinliğindeki güvenlik koridoru yalnızca Suriyeliler için güvenli bölge değil, Türkiye'nin de çok ihtiyaç duyduğu sınır güvenliği gereksinimini giderecek bir nizam olacaktır. Çünkü terör yurtiçinde yenilse de kaynağı yurtdışından olduğu ve beslendiği sürece geçici pansumanlarla kontrol altında tutulmaya çalışılan açık yaraya benzemektedir. Nasıl ki yarayı mikrop kapmasın diye antibiyotik ve sargılarla mikrobik ortamdan uzak tutmaya çalışırsanız terörü bitirmek için de kaynağıyla sonucu arasındaki bağlantıyı koparmak zorundasınız. Planlanan askeri müdahaleyi bu minvalde değerlendirdiğimizde doğacak pozitif sonuçları itibariyle Türkiye için vazgeçilmezdir.
  Akıllara şu soru geliyor;
Bu yeni bölge dizaynı kimin işine yarar kimin işine yaramaz? Sadece yukarıda en önemlisini saydığımız sebepten ötürü, Türkiye'nin çok işine yarayacaktır. Yıllardır mülteci durumda olup kendi topraklarına dönecek olan,Suriyeliler için değeri tartışılmazdır.Suriye'yi parçalamaya çalışan YPG-PKK'nın planladığı bölme projesine engel olacağı için Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunan herkes için,ayakta alkışlanacak kahramanca bir girişimdir.
  Bu bahsi geçen, planlanan operasyonel hareket ancak Suriye, Irak, İran, Türkiye ülkelerinden toprak parçaları koparıp İsrail'in güvenliği için emperyalist batılı güçlerin YPG-PKK eliyle kurmayı planladığı sözde Kürdistan'ı bir hayale çevireceğinden adı geçen örgüt ve arkasındaki bileşenler bu harekete karşıdır.

 Sonuç olarak; Türkiye planladığı barışçıl ve güvenlik içerikli deparını pozitif sonuçlar doğuracak şekilde başarırsa  (başaracağına Allah'ın izniyle inancım tamdır) dünyadaki dört büyük oyun kuruculardan biri olacaktır. Çünkü 2.Dünya Savaşından sonraki sürece baktığımızda böyle büyük çaplı ve sorunlu sahayı kendi sınırları dışında dizayn eden ülke sayısı üçü geçmemektedir. Bunun yanında Türkiye bunu yaparken bölgede dünyanın başat askeri ve ekonomik güçlerine rağmen yapacaktır. Hem kendi güvenliği için hem atalarından miras kalan adalet için. Tıpkı Mohaç gibi, tıpkı Milli Mücadele gibi...
  Ezcümle olarak şunu söyleyelim gene vatan tehlikede gene bütün güçler karşımızda.
Bu İstiklal ve İstikbal harbi değil de nedir?

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.