Bursa yedi bin yıllık tarihi, çeşitli medeniyetlere yaptığı ev sahipliği ve Osmanlı'nın ilk başkenti olma birikimi ve cazibesiyle Cumhuriyet öncesinde de göç alan illerimizdendir.
İlk yoğun göçünü 1880'li yıllardan almaya başlayan şehir, milli mücadelenin hemen ertesinde Balkanlar'dan gelen soydaşlarımızın yerleşkesi olmuştur. O günlerden başlayan demografik ve kent sosyolojisi sorunları göçün artmasıyla beraber günümüze kadar gelmiştir.
Her ne kadar yaşanabilir kentler sıralamasında ön sıralarda kendine yer bulsa da bu başarısı kadim geçmişinin pozitif yansımasının ürünüdür. Üretim ve imalat şehri olan Bursa, Türkiye'nin ikinci büyük ihracatçı şehri olmasına karşın, kent bilinci yeterince gelişmemiş kitlelerin oluşturduğu bir şehir olduğunu üzülerek belirtmek zorundayım.
Bu sonucun sebepleri, birkaç bileşenle oluşmakla beraber ana etkenin göç olduğunu düşünüyorum. Yoğun emek gerektiren iş kollarına gerekli, iş gücü göçle gelenlerden temin edildi. Ama maalesef ki Anadolu'nun farklı yerlerinden gelen göçmenler yaşadığı şehrin derin kültürünü de beraberinde getirince şehrin kültürel kimliğini tanımlamakta paradoksal ve dualist bir durum oluştu. Her gelen kendi kültürel birikimleriyle ve kimliğiyle gelince Bursalılık oluşmadı.
Peki göçün menfi ve müspet sonuçları nelerdir ve neler yapılmalı?
Göçün şehre olumsuz etkilerini sıralayacak olursak;
1- Çevre kirliliği
2-Çarpık kentleşme
3-Asayiş sorunu
4-Eğitim sorunu
5-Sosyolojik sorunlar
6-Sağlık sorunları
Göçün çoğalttığı sorunlardır.
Göçün en önemli faydası sermaye sahibine sağladığı ucuz iş gücüdür.
Göç kaynaklı sorunları minimize ederek sorunların kent ve kent insanına yansımasının önüne geçilebilir. Şehrin yönetici ve bürokrasisinin yapması gerekenler ise insana, doğaya ve tarihi birikime saygı ekseninde ortak şehir kültürü oluşturma çalışmaları yapmaktadır. Herkesin geldiği yerin veya getirdiklerinin önüne Bursalılık değerini oluşturacak kültürel aşılar yapılmalıdır. Bu konu şehirde en az alt yapı hizmetleri kadar önemlidir.
Yükselen değeri, insana, doğaya ve tarihe saygı perspektifinde oluşturursak makbul insan olmanın yukarıdaki ön koşullarını kent nüfusunun çoğunun özümseyeceğini düşünüyorum.Bu durumda destek olabilecek belirli enstrümanlar da mevcuttur.
Hemşeri dernekleri, yerel basın, üniversiteler, meslek odaları, çeşitli STK'lar ortak kültür oluşumuna katkı sunacak mahalle enstitüleri bahsi geçen entegrasyon sürecini besleyip hızlandırabilir.
Saydıklarımız daha yaşanabilir kültürel tahkimatla müstahkem mevkili, meskun mahal halini almış şehir olarak Bursalılık kimliği oluşturmak mümkündür.
Herkes geldiği yerle birlikte gelirse Bursalı kim olacak?