Eğitim

Ülkemizin son yıllarda yaşadığı ağır badireler çözülüp atlatılırken olumsuz her olay ve olgunun selamete kavuşma süreci ortaya birtakım kahramanlar çıkardı. Bunlardan en önemlilerinin ilk iki sırası, Gezi kalkışması ve 15 Temmuz ihanet ve işgal girişiminin millet ve Türkiye için müspet yönde sonuçlandırılmasıdır. Bu musibetlerin defedilmesi dönemlerinde, milletiyle bütünleşerek iki sürecinde halkının lehine sonuçlanmasında başrol oynayan Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, kalplerden ve hafızalardan beşerî olarak kimsenin silmeye gücü yetmeyeceği kadar devleşmiştir.

Yıllardır Türkiye'nin başına bela olan terörün kararlılıkla minimize edilmesi, Bakan Soylu'nun milletin gönlünde taht kurmasına vesile olmuştur. Türkiye'nin Güney'den bir terör devleti kurularak kuşatılması oyununu parçalayan büyük çaplı askeri operasyonlar, ordu ve ordunun kullandığı yerli mühimmat ve silah geliştiren savunma sanayi kurumları ülkeyi seven herkesin takdirini kazandı.

Diplomaside büyük başarılarıyla öne çıkan sayın Çavuşoğlu koltuğuyla daha bütünleşip kalıcı hale geldi.

Son ayların global belası Covid-19'un ülkemizde oluşturacağı muhtemel tahribatı minimize etmek için akılcı stratejiler üreten ve yoğun çaba harcayan sağlık bakanı sayın Koca siyasi skalanın farklı bütün kesimlerinin takdirine mazhar oldu.

Ancak!

Sanki, Türkiye'nin en temel ve köklü sorunu eğitimmiş ve bu alanda olan güzel gelişme değişiklikler milletimizin gözünden kaçmış gibi görünüyor. Yukarıda çözüme kavuşan birçok sorunun çözümü daha iyi yetiştirilmiş insan birikimimiz olsaydı daha kolay olurdu. Bu nedenle gelişmeler içinde en önemli takdir edilmesi gereken eğitim alanıdır.

Şöyle ki!

Düşmanlarından silah almaya muhtaç olmayan bir ordumuz olsaydı biz pkk'yı çok daha erken büyümeden bitirirdik, çok iyi yetişmiş iktisatçılar ve donanımlı mühendis kadromuzla oluşturulmuş endüstrimiz olsaydı daha güçlü ekonomimiz olur, ihtiyaç duyduğumuz bütün teçhizatı zor zamanlarda biz üretirdik. Daha güçlü ekonomi ye nitelikli kadrolarla savunma sanayimiz tavan yapar, dünyada söz sahibi beş ülkeden biri olurduk. Güçlü ekonomi ve güçlü savunma sanayiyle karşılaştığımız sorunlarda daha dominant dış politika izler, diplomaside güçlü elimizle birçok şeyi lehimize sonuçlandırırdık.

Eğer iyi eğitim sonucunda gelişmiş ekonomimiz olsaydı, dünya ortalamasının çok üstünde olan sağlık hizmetlerimiz daha ileri seviyeye taşınırdı. Çünkü özellikli birçok ağır teknoloji gerektiren cihazı kendimiz yapardık. Örneğin; bu süreçte hızlı tanı kitleri Çin 'den bize değil, bizden Çin 'e giderdi.

Yukarıda saydığımız birkaç sorunun çözümü dahil Türkiye'nin geleceğinin sağlam temelleri ancak iyi eğitim, kadim kültür ve ahlak bileşenleriyle atılır.

Peki!!!

Başka alanlara odaklanıp ıskaladığımız eğitimin şu anki durumu ne? Bence çok umut verici. İlkokul ikinci sınıftaki oğlumun EBA sistemindeki derslerini izlerken okullarda verilen derslerin niteliğine de şahit oldum. Zaten ilk bakan olduğunda söylevlerini kavramsal olarak çok beğendiğim Bakan Selçuk'un eğitimde bir paradigma değişikliğine gittiği çok açık ortada. İlkokul 2.sınıftaki oğlumun hayat bilgisi dersinde, üç elmanın dört kişi arasında eşit olarak nasıl bölüşüleceğini işleyen konuda öğrencilerin analitik düşünmeye yönlendirildiğine şahitlik ettim. Zaten sorunun çözümü de burada başlıyor. Dünyanın her yerinde müfredat aynı, nasıl oluyor da aynı müfredatta bazı ülkeler farklı güzel sonuçlar alıyor? İşte bu sorunun cevabı: Eğitimden iyi sonuç alan ülkeler öğrenciyi bilgiyle donatırken o bilgiyi nasıl kullanacağını da öğretiyor, düşünmeye yönlendiriyor. İzlediğim dersin teması da tam buydu. Önemli olan üç elmayı dört kişiye eşit paylaştırmak değil, bir sorunun daha farklı ve kolay çözüm yollarının olabileceğinin öğrenciye ufuk açacak yöntemle aktarılmasıydı.

Çok beğendim!

Sonuç olarak bu sorunlu süreçte kısa zamanda uzaktan eğitimin alt yapısını bu kadar verimli şekilde hazırlayan ve eğitimi hantallıktan kurtararak daha konsantre hale getiren bakış açısının mimarı Sayın Ziya SELÇUK'u kutluyorum.