Yarını değiştirmek

Yaptıklarımız yansıyor hayat aynamıza, yaşadıklarımız yansıyor sonraki hayat sahnesine.

 Sözde yaşanmışlık varsa tesir ediyor, kalpleri teshir ediyor, hisleri celp ediyor...

Gizli ne var ki? Sahicilik gizlenemeyecek bir hal; yalan yatsıya kadar saklana bilir mi?

Bugün söylenen bir söz, yarın test edilen bir davranışa olarak karşımıza çıkıyor. Kader hiçbir şeyi unutmaz; bir zaman söylenen kelamı kader olarak karşıya çıkarıverir; Kınayan kınanır, küçük gören küçük görülür...

Saygı gösteren saygı görür, hürmet eden hürmet görür, merhamet eden merhamet görür...

Gizli sadaka, gizli yardım olarak umulmadık zamanda geliverir. Karşılıksız yardım, kritik demde imdada yetişiverir.

Gizli desise üreten, fitne ateşini gizliden körükleyen, salih görünen sahte, nereye kadar örtüsünü saklayabilir? İfşa olmayan ateş, sahteliği düşmeyen riyakâr var mı? Ama uzun zamanda ama kısa zamanda, zamanın hükmünden kaçamaz.

Kandıran gerçekte kendini kandırmıştır, aldatan atlatan hakikatte kendini aldatmış ve kendini atlamıştır.

Zulüm edenlerin zulümleri yanlarına kar mı kaldı? İki dünya savaşı hangi coğrafyada kimler arasında oldu?

Şimdi yeryüzünü fitne ateşi ile yakanlar yarın ne ile karşılaçaklarını söylemek kehanet olmasa gerek. Dünya büyüklüğünde iki büyük örnek varken insan neden unutur, neden unutmak ister, neden gözünü kapatmak ister?

Unutsa da, düşünmese de, dünya yine gerçekliğinde dönüyor, hakikatin mihverinde sapma yok; tıpkı elektronun çekirdek etrafında, güneş sisteminin samanyolu galaksisinin etrafında döndüğü, mevsimlerin birbirini takip ettiği gibi...

Değişen; değişmeyen hakikatin yenilenerek görünmesi...

Fertlerin, toplumların, ülkelerin, insanlığın bugün yaşadığı; dünkü yaşadıklarının yansıması. Yarın nasıl oluruz, bugün nasılsak öyle?

Yarını bugünden daha güzel olsun istiyorsak, dünyadan önce kendimizi değiştirmeli değil miyiz?

Bu nasıl olacak?

Bu zor bir soru ve bir o kadar kolay; herkes kendini biraz bilir.