Boşluk bırakılmayacak kadar kısa bir zaman diliminde akıyor hayat. Tekrarı yok akışı güzelliklerle doldurmak veya çirkinliklerle çirkinleştirmek; insanın niyet ve iradesine bakıyor.
Tembellikle boş verilen hayat bir müddet sonra aşılması zor duvarlara dönüşüyor. Her günün peteği ayrı; her petek her gün bal güzelliklerle doldurulmayı bekliyor zira.
Vazgeçtim oynamıyorum, çıkıyorum seçenekleri yok. Geri dönüşü olamayan yola girilmiş bir kere; dünya uzay boşluğunda dönerek ilerliyor! İnsan da öyle; uzaydan daha derin boşlukta ilerliyor!
Çalışayım sonra tatile gideyimden öte derinliklerle dolu hayatı küçük zevklere harcamak; büyük kaybediş, büyük harcanış! Ne var ki bu aldanışa çabuk kapılıyor; gün peteğini boş şeylerle dolduruyoruz!
Biriken boşluklar boşluğu daha da büyütüyor; uyumak unutmak neticeyi değiştirmiyor, daha da güçleştiriyor.
Evler arabalar kabarık banka hesapların dolduramayacağı boşluğu; her günde yapılacak güzel eylemlerle doldurmak mümkün.
Hürmet ve merhamet hislerle dolu gönül; gün peteklerini güzelliklerle doldurur. Kapta ne varsa dışarı ondan başka bir şey sızmaz.
Gönül; evren boşluklarını yutacak kadar geniş. Akıl idrak eder mi bu boşluğu; ya bayağı hisler?
Neyi nerede arıyor insan? Düştüğü boşluğu görmeyecek kadar basiretsiz! Kör kuyuyu kurtuluş görecek kadar kör!
Evren boşluğunda akıp giden dünya ve onda misafir insan; boşu boşuna yaratılmış ve ipi boş bırakılmış değil. Akıl soruyor, cevap arıyor!
Akıl ve kalp birlikte olursa boşluk da doldurulur; sorulara cevap da bulunur.
Yaşadığımız dünya akıl ve kalbin ayrı olduğunu gösteriyor; fitne fesat zulümle dolu yeryüzü bunun ispatı değil mi?
Velhasıl dünya bayramdan uzak fakat küçük dünyamızda onu yeşerte biliriz.