Hava Durumu

Şükür iki türlü oluyor

Yazının Giriş Tarihi: 14.10.2019 07:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 14.10.2019 07:30

Kimisi Müslüman, kimi hristiyan, bazısı ise dinsiz-ateist olduğunu söyler. Hepsi aslında bir inanca sahipler. Dinsiz olduğunu söyleyen de dinsizliğe inanır.

İnsanlardan kimileri derler ki:
"Biz iyi veya kötü bir inanca sahip olalım, ancak inandığımız bizi bazı konularda zorlamasın."

Namazdı-oruçtu-örtünmeydi-namustu-sahip olduğumuz mal ve canlarımız zamanımızdı ve bedenlerimizdi biz istediğimiz gibi tasarrufta bulunalım. Yaptığımız tasarruftan davranışlardan dolayı da inancımıza bir zeval gelmesin ve bir hesaba da çekilmeyelim.

Bizim inancımızı sorgulayanları da "gerici-yobaz" gibi kelimelerle lanse edelim, derler.

Toplumu içi boş bir inanışa sürükleyen organize olmuş bir yapı söz konusu. Buldukları her fırsatta "özeleştiri" yaptıklarını deklare ederek toplumun dini değerlerine saldırmayı ihmal etmezler. Söylemlerini de "hayatın gerçekleri ve değişmez kuralları" diye topluma aktarırlar. İlahi dinlerin vecibelerini inkâr, aslında bir inanç biçimidir. İsmini koymadıkları inanç sistemiyle "ilahi inanışları reddederek" bir inanışa sahip olmakla, "İlahi Kelimetullah'ın" açık düşmanı şeytani bir inanışı sahiplenmiş oluyorlar.

Oysa:
"İnsanoğlu kendisini başı boş bırakılacak mı zannediyor (Kıyamet-36.)
 O insanı bir alaktan yaratmadı mı? (Alak-2)

"İnsan kendisini bir nutfeden yarattığımızı görmez mi? Oysa bak, şimdi o, açıktan açığa bize karşı duran biri olmuştur." (Yasin-77)

 Bir de İslam çerçevesinde inancını değerlendiren lakin sünneti (peygamberi) hadisleri kabullenmeyen zümre var. Hatta bazı konularda "sünnet" denince tüyleri diken diken olanlar.
İslam inancında namazın kılınışını, vakitlerini, kazalarını kabul etmeyen fikri savunarak "dinde reform" yaptıklarını savunuyor zavallılar!

İnsanlara namaz konusunda "kılmayabilirsiniz", derken kadınların özel (hayz) günlerinde "namaz kılabileceklerini" söylemeyi ihmal etmiyor, oruç da tutabileceklerini savunuyorlar.
Malın zekatı konusunda da bazı düşünceleri mevcut. Neymiş zekâtın miktarı Kur'anda yokmuş, ne verilirse makbulmüş.

Oysa:
"Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Şüphesiz Allah'ın azabı çetindir." (Haşr-7) 
"Ey iman edenler Allah'a ve Resulüne itaat edin. İşitip durduğunuz halde Ondan yüz çevirmeyin." (Enfal-20)
Daha birçok ayette Peygamberin, Allah'ın emir ve yasakları getirdiği ve kendisinden değil Allah tarafından olduğu Kur'anda bildiriliyor. Ayrıca Kur'an ayetlerini insanlar Peygamberden mi öğreniyorlar? El cevap-Evet! Neyin kafasını güderler çok enteresan. Herkesin daha doğrusu kurtuluşa ermek isteyenlerin; "İşittik itaat ettik" (Nur-51) demeleri çok mu zor!

Allah'ı yaratıcı kabul edip Muhammed'i peygamber kabul etseler olacak.
 

Ebedi kurtuluşa erişilebilmesi için, insanlara verilen nimetlerin karşılığında belirlenmiş karşılıklar, belirlenenlerin yapılması ve yapılmaması karşılığında da ödül ve cezalar vardır.

Nimetlerin, ihsan edilmesinin karşılığı şükürdür. Şükür iki türlü olur. Birincisi "Allah'ım sana şükürler olsun" diye dille şükretmektir. İkincisi ise zamanın, malların, sağlığın, bedenin ve sayamayacağımız kadar çok nimetlerin fiili yani "aksiyon" olarak şükrüdür. 
Her birimiz yaratılış gereği ilahi "emirlere uymak, yasaklardan kaçınmak, kötülükleri men etmek yani tamamen ortadan kaldırmakla" yükümlüyüz.

İki türlü şükür edebilmek için hep beraber Allah'tan yardım isteyelim.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.