Hava Durumu

Kumdaki ayaklara

Yazının Giriş Tarihi: 29.04.2022 06:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.04.2022 04:20

Geçtiğimiz hafta, milli kültüre milli bayramların etkileri üzerinde durmuştuk. Bu hafta ise geçtiğimiz haftayı destekler nitelikte, milli kültür ögelerine şöyle bir bakıp çıkacağız.

                İlk soluklanacağımız durak, gayet tabii dil. Dil ile alakalı daha önceki yazılarımda ‘’kızım sana söylüyorum gelinim sen anla’’ deyip ‘’Türkçe konuş’’ vurgusu yapmıştım. Dil, kültüre ait tüm değerleri içerisinde barındıran altından yapılmış bir kültür mirasıdır. O nedenle dil, küçük bir bebek gibi dış etkilerden korunmalı ve çok dikkatli bakılmalıdır ki sağlıkla büyüsün ve gelişsin.

                Birinci durağımızdan çıkıp soluğu ikinci durakta alalım, hiç de azımsanmayacak ölçüde yer tutan gelenek ve görenekler... Gelenek ve görenekler, toplumların yazılı olmayan kurallarıdır ama gelin görün ki yazılı kuralların beslendiği damar, gelenek ve göreneklerdir.

Gelenek göreneklerden bahsederken güncel tarihten uzak kalmak olmaz çünkü önümüzde bir bayram var ve bayram ziyaretleri, bayram gelenekleri geleceğe aktarılması gereken en önemli geleneklerden birisi hele ki bayram tatillerini deniz kıyısında geçirmek için can atan büyük bir kitleyle karşı karşıyayken. Çocuklarına milli bilinç kazandıracak, bayramlarda ziyaret etmelerini isteyecek, önemli günlerde telefon bekleyecek gruba şu an ulaşılamıyor, sahilde ayaklarını kuma gömmekle meşguller. Üzgünüm ki ileride ellerinizi bağlayıp pencere önünde çocuklarınızın ziyaretini beklemek zorunda kalacaksınız. Bizler büyüklerimizi ziyaret etmek gibi değerli gelenekleri rafa kaldırdıkça çocuklar kuma ayaklarını değil, kafalarını gömecekler.

                Daha fazla kuma gömülmeden toprağa diz vuralım;

‘’Sen raksına dalarken için titrer derinden

Çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin

Bizim de kalbimizi kımıldatır derinden

Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin’’

                Diyor, ‘’Sanat’’ isimli şiirinde Faruk Nafiz.

Sanat bir milleti diğer milletlerden ayıran temel zevk unsurları olmalıdır. Bu noktada sanat için farklı kültürleri taklit etmek (önemle altını çizmeliyim esinlenmek ve etkilenmek farklı boyutlardır) kendi kültürümüzü yok ettiği gibi ileriye gitmemize de izin vermeyecek. Aynı şeklide çocukların hayatlarını yalnızca yabancı kültürlere ait sanat ögeleri ile doldurmak milli bilince bir darbe daha indirecektir.

                Benliğini, tarihini, yurdunu, geçmişini bilip geleceğe ışık tutan nesiller istiyorsak, önce biz el ele verip milli kültür önünde bir set oluşturalım, akıp gitmesine izin vermeyelim. Etkilenen değil, etkileyen bir kültür olmak sahip çıkmaktan geçer.

                Unutulmamalıdır ki;

‘’Milletimizin dehasının gelişmesi ve bu sayede layık olduğu uygarlık düzeyine ulaşması, hiç kuşkusuz ki, yüksek meslekler sahiplerini yetiştirmekle ve milli kültürümüzü yüceltmekle mümkündür.’’ (Atatürk’ün S.D.I, s.224)

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.