Hava Durumu

İyiliğimi istemeden önce beni dinle

Yazının Giriş Tarihi: 19.03.2022 07:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.03.2022 05:00

Bu yazıda sizlere matematik ve çocuk ilişkisini yazmayı amaçlıyordum. Ancak sınıfta bir çember oluşturup ‘’Matematiği neden sevmeyiz?’’ sorusunu on yaşında olan öğrencilerime yönelttiğimde. Öğrencilerim beni daha önemli bir konu ile yüzleştirdi;

‘’Yapmak zorunda olmak.’’

Öğrencilerimle neler konuştuğumu mahremiyet nedeniyle kelimesi kelimesine paylaşamam ancak serzenişlerini iletmeyi bir görev olarak görüyorum.

Konuya başlarken sorum bir önceki paragrafta belirttiğim gibi ‘’Matematiği neden sevmeyiz?’’ sorusuydu. Öğrencilerimin cevabı; ‘’Öğretmenim konu sevip sevmemek ile ilgili değil. Biz okulda matematiği seviyoruz, evde sevmiyoruz.’’ oldu.

Nasıl yani?

Konu aynı, ders aynı, sorular benzer…

Sınıfta bir ses yükseldi; ‘’Öğretmenim, her derste yanlışım çıkabilir, bu matematikte olabilir. Peki, neden yanlışım olunca evdeki işler sarpa sarıyor?’’

“Ama biz onun iyiliğini istiyoruz.’’ seslerinizi duyar gibiyim. Bu konuya çocuklar ne diyor, birde ona bakalım; ‘’Benim iyiliğimi istiyorsan önce beni dinle!’’

Tam da dedikleri gibi yaparak her konuşmalarını tek tek dinleyip not aldım. Asıl sorunun matematiği sevmemek ya da yapamamak değil, hatta asıl sorun dersleri yapamamakta değildi. Asıl sorun çok güvenmekti. Ben sana çok güveniyorum, sen mutlaka bunu yaparsın ile başlayıp çocukları zorunluluğa itmekti.

Bu durum ne kadar fark etmesekte çocukların omuzlarına bir yük olarak binmiş durumda. Sınıfımızda yaptığımız tartışma, devamında gelen duygu boşalımları bana fark ettirdi ki aslında ‘’Sana çok güveniyorum.’’ cümlesi çocukların omuzlarına yüklenen bir zorunluluk. Elbette öğrenmek zorundalar, elbette başarmak zorundalar ama öncelik bunu zorunluluk olarak değil, sorumluluk olarak vermektir. Hiçbirinin güveniyorum kelimesine ihtiyacı yok, kelimenin anlamını hayatlarında hissetmeye ve kabullenilmeye ihtiyaçları var. Bizler önce güvenip sonra hayal kırıklığına uğrayamayız. Öğrencimden izin aldığım için cümlesini aynen size iletiyorum; ‘’Onları hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum ama onlar benim her gün hayallerimi kırıyor.’’ Biraz üzerine düşündüğümüzde omuzlarına yüklediğimiz yükün altında nasıl da ezildiğini, başarmayı kendisinin de çok istemesine rağmen içinde yaşadığı baskının başarı önünde bir set oluşturduğunu fark edebiliriz. Başarırsa aferin başaramazsa bu hafta dışarı çıkmıyoruz…

Başarı kadar başarısızlığı da kabullenmek gerekir. Başarısızlığa verilen teskin başarıya verilen ödülden çok daha kıymetli olacaktır. Başarısızlığı cezalandırmak sorumluluk duygusunu değil, zorunluluk baskısını perçinler. Nitekim kabullenmek ile kastettiğim davranış daimi bir başarısızlığa onay vermek değildir. Başarısızlığı kabullenip ilerisi için çabalamaya teşvik etmektir. Bunu fark eden çocuk zorunluluk durumundan sıyrılıp yapıp yapamamanın kendi elinde olduğunu fark edecek ve daha iyisini yapabilmek için güdülenecektir.

Yalnızca mükemmeli hedeflemek aslında var olmayanı yakalamaya çalışmaktır. Bizim önceliğimiz var olanı korumak ve geliştirmek olmalıdır.

Çocukların mükemmel olmaya ihtiyaçları yoktur, fikir beyan etmeye, konuşmaya, tartışmaya, birlikte vakit geçirmeye, en önemlisi kabullenilmeye ihtiyaçları vardır. Gerekeni çocuklara verdiğimizde; tökezleseler de, bazen bir basamak gerileseler de o merdiveni kendi çabalarıyla tırmanacaklar, mükemmelin anlamı ise kendi çabaları olacaktır.

Hayatlarınızda mükemmeli bulmanız dileğimle.

           

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.