Hava Durumu

Kanaat Etmek! Ama neye?

Yazının Giriş Tarihi: 05.11.2018 08:04
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.11.2018 08:04

Kanaat, dünyanın her yerinde ve her devrinde insanlara aşılanmaya çalışılmış bir ahlaki değer. Her dinde ve neredeyse her ahlakta, azla, elindekiyle yetin diye bir öğüt vardır. Benim aklıma takılan durum bu oldu.Kanaat etmeliyiz. Elimizdeki avucumuzdaki her şeyle, ''Bunlarla ben doydum diyebilmeliyiz'' denmesi isteniyor. Evet, insan için ne kadar faydalı bir şey.

Elindeki arabaya, eve, paraya, hayata doyumlu ol, onlar sana yeter de artar. Büyük bir yönetici olmak isteme, zengin olmak isteme, pahalı, güzel, ipek giysiler giymek isteme, dendi. Ama elindeki bilgiye de kanaat et denmedi.

Japonya ile igili videolar izliyorum. Çağımızdaki hayatlarına vurgu yapılıyor. Yaşadıkları evler, bindikleri arabalar, yedikleri yiyecekler... En lüks arabaların ucuzlukları, hayatlarının kolay oluşları vs.

Bizim ülkemizden giden insanların orada olanlara ilgi duyması tabii ki normal. Görmediğimiz şeyler var oralarda. Düzgün ve belki de mutlu bir hayat yaşamaktalar.

İnsanlarımız oralara gidince evlerine, yaşamlarına bakıyor. Kazandıkları paraya, bindikleri arabaya bakıyorlar. Ancak eksik olan bir şey gözüme çarptı. Bu ellerlin de olanları, onların nasıl elde ettiklerine bakmıyorlar. Evet, Japonlar nasıl o arabaya biniyor, nasıl böyle mutlu olmuşlar, nasıl felsefi bir düşünceyle bunlara ulaşmışlar, hiç bir insanımızın düşündüğü bir şey değil.

Kanaat eksikliğimiz var. Bizler daha kendi içimizde yaşadığımız dinin gereklerini yerine oturtamamışız. Veya oturttuğumuz o dini yaşantıyı kaybetmişiz. En çok kanaat etmesi gereken bizlerin oradaki ilime, bilime takılmayıp, o lüks yaşama sahip olmayışımızdan dem vuruyoruz. Sanki her şeyimiz tam, bilgimiz, anlayışımız yerinde ve biz, bizde eksik olan o konforu arıyormuşuz gibi.

İçimizde olan o dinin, ilim Çin'de bile olsa gidip alın dediğini sanki ''Konfor Çin'de bile olsa gidip, görüp, özenin.'' şeklinde anlamışız.

Avrupa'ya gittiğimiz zaman neyi nasıl yaptıkları, nasıl sahip oldukları umurumuzda değil. Neye sahip oldukları umurumuzda. Bu bizi hiç bir zaman mutlu yapmayacak.

Bir gün bilgisizce (bu hiç bir zaman böyle olmayacak) sadece o zenginlik elimize geçse, biz yine bunları beğenmeyeceğiz. Beğenecek anlayışa sahip olamayacağız.

Oralarda o zenginliğe, lükse ulaşmış insanlar şunun bilincinde; ''Biz bu konfora, zenginliğe, lükse ulaşmanın bilgisine eriştik. Bu bilgiyi korudukça bu konfora her zaman ulaşabiliriz. Bu sebeple daha iyisine, daha güzeline, daha doğrusuna ulaşmak da elimizde. Bu yüzden bu konfora gerek yok.'' Evet o insanlar bu yüzden mütevazi. Bu yüzden lüks arabalara binmiyorlar. Bizim burada iki yüz bin liraya aldığımız araba, Avrupa'da, Japonya'da oranın parasıyla yirmi, otuz bine alınmakta. Ama büyük bir kesim, buna ulaşması kolay olduğu halde tenezzül etmiyor.

Onlar ilimin, bilimin, düşünmenin peşinde. Çünkü düşündükçe, bildikçe bunlara her zaman sahip olabilirler.

Biz ise hayran kalmaya devam edelim. İş bilgi öğrenmeye gelince, ''Bu benim işim değil.'' diyelim. Akademisyen, mühendisin, doktorun görevi diyelim ama bunlar olmak için de çabalamayalım.

Özenerek bir ömür daha yaşamaya devam...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.