Yasaklı oda

Günümüzde popülerliğini ne kadar yitirmiş olsa da özellikle Y kuşağının evlerinde önem verdiği bir unsur vardı: Misafir Odası...

Misafir odasının kapısı her daim kilitli durur, en kıymet verilen aksesuarlar, en pahalı eşyalar o oda için alınırdı.

Ne var ki ev sahibi o odayı kullanmazdı. Kendini layık gördüğü daha sade ve fazla önemsenmemiş bir zevkle dekora edilmiş olan oturma odasıydı onlarınki.

Şimdi bakıyorum da diyorum ki: Neden?

Neden bu özen insanın kendisine değil de bir başkasına?

Misafir yemek takımı, misafir havlusu gibi terimler hep bu anlayıştan dolayı girdi lügatimize.

Oysa evimize gelen bizim tatlı sohbetimize güler yüzümüze gelir. Niyeti başka ise zaten sohbetimize layık değildir.

Zira bizim de içimiz de bir yerlerde bir misafir odası saklı olabilir mi?

En hoşgörülü hallerimizi, en anlayışlı tavrımızı,daha kimselere göstermediğimiz o ince yanımızı, üzeri beyaz çarşafla örtülü kıymetli bir eşya misali saklıyor muhafaza ediyor olabilir miyiz?

Misafir peçesi ütülemek yerine, yüzüne güzel içten bir gülümse yerleştirmeli insan.

Bir başkası için gösterdiğimiz ihtimamı, önce kendi hayatımıza göstermeliyiz.

Varsın her hangi bir akşam yemeğinde altın işlemeli tabakta siz yiyin. Tüm o sıcak samimi hallerinizi, her şeye gösterdiğiniz özeni ilk önce kendinize ve ev halkına gösterin.
Çünkü bu değeri hak ediyorsunuz.

Bir dahaki yazıda görüşmek üzere... Hoşça kalın...