Hava Durumu

Öteki ben

Yazının Giriş Tarihi: 19.11.2015 09:40
Yazının Güncellenme Tarihi: 19.11.2015 09:40

Ben yaşıyorum.  Ben alıyorum. Ben yapıyorum. Ben geziyorum. Ben okuyorum.

Bir insan bir cümlenin içerisinde defalarca kez ben diyebilir. Bir cümlenin, bir kitabın, bir filmin esas karakteri kendisi olabilir, kocaman hayatının öznesi kendisi olabilir.

Bir nevi fazla üzerine gidilmeyen cümleler ve hayatlar kendilerini tekrar tekrar yeniden üreten ve ürettiren insanlarla doludur. Basittir, olağandır, kısadır ama bir ideolojinin bir politikanın, insanın kendi politikasının ürünüdür kurduğu cümleler.

Politikalar ise karakterdir.

Yanlış ya da doğru bilemiyorum ancak "ben" kelimesinin kullanılma çokluğu ile birlikte korkaklık ve yalnızlık duygularımız da gittikçe artıyor gibi geliyor bana.

İnsan sürekli kendiyle ilgilendiğinde dış dünyaya kapanıyor ve kendine dair cümleleri artıyor.  Sistem ve politika gereği bizlere "ben" kelimesi oldukça aşılanıyor; reddedemeyiz. Annemiz küçükken şekerlerimizi yalnızca kendimiz yiyelim diye tembihledi bizi.

  • Al bu şekerleri, kendin ye kimseye verme!

Aklı küçük, yaşı küçük benciller olarak büyütülüyoruz... Küçük benciller olarak yemeğini, suyunu, bilgisini paylaşanlara enayiler ya da saflar diyerek "öteki" çorbasına tuzumuzu ekliyoruz. Açıkçası, bu kadar bencilin arasında enayi olmaktan korktuğumuz için belki de paylaşmaktan da korkuyoruz.

Korktuğumuz için yalnızız bu yüzden yalnızlaşıyoruz, yalnız bırakıyoruz.

Oysaki savaşları 'ben'ler çıkarıyor, sokaklarda çocukları 'ben'ler öldürüyor, kadınlara 'ben'ler tecavüz ediyor, bankaları 'ben'ler hortumluyor, eşcinselleri 'ben'ler vuruyor, silahlar 'ben'lere ait, benliği 'ben'ler yönetiyor. Her şey ben istediği için oluyor. Paris'te insanları vuranlar yine 'ben'lerdi. Ötekileri hep "ben" ler yarattı. Öteki olmak bizim coğrafyamızda kadın olmak, yaşlı olmak, çocuk olmak, engelli olmak, eşcinsel olmak, fakir olmak demektir. Bunun yanında tüm dünyada 'ben'den olmayan hor görülür yakılır ya da yıkılır bir şekilde 'ben'e dahil edilir. Edilmezse de yok edilir.

Hepimiz bir şekilde bir başkasının ötekisiyiz zaten. Olmadığımız çok fazla şey var 'ben' dışında. Biz olmayı ve sorgulamadan toplumsal varlıklar gibi yaşamayı beceremiyoruz. Bir de verdiler mi elimize silahları bir gece de yüzlerce 'öteki'yi öldürebiliyoruz.

Paris katliamından sonra özellikle sosyal medyada siz de şahit olmuşsunuzdur. Üzülmenin bile 'öteki' hali olduğunu gördük.  Fazladan üzülemiyoruz efendim... Üzülmemiz yasak. Üzülürsek belki bir gıdım fazladan vicdan yaparız.

Kendi toprağımızda ölen çok fazla insan var. Evet, var doğrudur... Çok insan ölüyor yanı başımızda ama bu demek değil ki Fransa'da ölenlere üzülmemeliyiz. Biz sadece bu topraklarda yaşıyoruz çünkü. Eğer bir insan Paris'te yaşıyorsa onun ölmesine üzülemeyiz, tepki veremeyiz...

Benim de çok sevdiğim bir insan demiş ki efendim;

'Dünyanın neresinde olursa olsun;  başkasına atılan bir tokadı kendi yüzünde hissetmeyenin,  insanlığından şüphe duyarım'

Duyalım lütfen... Çünkü insanı da geçtim herhangi bir canlıya zarar vermeye devam ettikçe, ödenecek bedellerimiz de artıyor.

Üzülmenin ve vicdanın sınırı yok...

Olmamalı da.

 

 

 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.