Hava Durumu

Mum ışığında bir güvercin ürkekliği

Yazının Giriş Tarihi: 09.01.2016 09:42
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.01.2016 09:42

Çocuk yaşlardaydım Uğur Mumcu öldürüldüğünde. Sene 93...

Kar yağıyor... Bembeyaz coğrafya...

Belki de benim çocuk gözümden o zamanlar gazetecilik daha bir umut vericiydi, daha bir değerliydi. Daha bir 'fikir önderliği'ydi. Çok şey bilen ağabeylerin, ablaların çok şey anlatmasıydı...

Ocak Ayı idi ve Pazar sabahıydı, bombalandı Mumcu...

Düşüncelerin öldürülebildiğini anladım ilk o zaman. Fikirlerin suikaste kurban gidebildiğini öğrendim.  Ne düşünürsen düşün her zaman birilerinin ötekisi olduğunu ve öteki olmanın kendi kendine yapabileceğin en 'kötü' şey olduğu fikrinin aklımda yayılmaya başladığı ilk Pazar...

Oysaki pazarlar güzeldi. Babam Pazar günleri çalışmazdı. Okul yoktu ve ben bisiklet sürebilirdim.

İşte o Pazar Özgür'ün babası bombalandı. Şimdi 'Ocakları hiç sevmem diyor Özgür Mumcu.' Çünkü Ocak ayında Uğur Mumcu, Metin Göktepe, Hrant Dink öldürüldüler.

Mumcu bana bir ışık bıraktı. Küçükken yanan ve hala hissettiğim. Hafif hafif yanan mum ışığı... Bir düşüncenin vurulup yuvarlanışı, düşüşü ve bir daha kalkamamasıyla yanmaya başlayan, Hrant Dink'le harlanan bir ışık... Çok ilginçtir, Hrant Dink öldürüldüğünde çok uzun bir süre ayakkabısının altındaki deliği konuştuk biz.  Benim aklımaysa hep bir güvercin ürkekliği gelir Hrant Dink denince...

Kim olduğun, renginin ne olduğu, ebatlarının, fiziksel durumunun, cinsiyetinin, ırkının ne olduğu çok önemli benim ülkemde.

Ölürken ayakkabının altında delik olup olmaması, arabanın markası, saçının şekli özellikle çok önemli.  Kendini ne kadar güvende hissettiğin ya da yürürken korkup korkmadığın değil misal... İyi bir insan olup olmaman hiç değil...

Hani diyor ya Hrant Dink;

Benim ülkemde yaşamak bir güvercin ürkekliği...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.