Hava Durumu

Kimiz ki?

Yazının Giriş Tarihi: 14.04.2016 09:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 14.04.2016 09:05

Çok geçmişten gelen bir hikâye bu, hepimizin masalı... Hepimizin başrolünü oynadığı gerilim ağırlıklı bir sinema filmi... Hep merhamet, hep vicdan, empati diye sayıklıyorum ya önemli bir şey benim hayatımda. Herkesin masalında da başkahraman olmalı.

Örneğin; Ali İsmail Korkmaz'ın annesi taştan bir heykele sarılırken ağlamıştım. Gülüşüne kuş konmuştu Ali'nin. Avucunun içinde kuşyemi... Bilirsiniz o heykeli. Yaşasaydı iyi bir insan olurdu eminim.

Ve...

Vicdanım "Nasıl oluyor bu? Nasıl insanlar bu kadar acımasız olabiliyor?" demişti Karaman'da çocuk tacizini ve devamında olanları izlediğimde, duyduğumda.

İzlemeye hiç gönlüm razı olamadı şehit cenazelerini. Tüm iç organlarım hıçkırdı gencecik hayatların fotoğraflarına sarılıp ağlayan babaları gördüğümde. Nasıl yürüsem artık, elimi nereye koysam bilemedim.

***

ADALET Mİ DİYORUZ?

Geçenlerde okudum, bir mankenin yaptığı inanılmaz 'mütevazı' açıklama: Ben 10 bin alıyorum bölüm başı, gidin daha fazla alanlara sorun diyordu.

Elbet daha fazla kazananlar vardır ya da hak edilen emeklerdir bu paralar diyecek yok. Zaten herkes emeğinin karşılığını almalı ona da diyecek yok.

Lakin insan ister istemez düşünüyor: (Düşünmek insan işi)

Hepimiz biliyoruz, hiç hak etmemiş-etmeyen- etmeyecek kişiler, birilerinin çocukları yeğenleri oldukları için 52 milyar maaş alır iken evindeki pencerede cam olmadığı için zatürreden ölen bebeler var, yıllarca emek verip, üniversite bitirip yaşamak için her işi yapan, ay sonuna para yetsin diye yanına yalnızca bozukluk alan, hiç bir şeyin garanti olmadığını bile bile hala mücadele eden insanlar var. İtile kakıla doğalgaz, elektrik su diye matematik uzmanı olup, beyin fosforu tüketen babalar var.

Cumartesi anneleri 500'ü geçkin kez çocuklarının nerede olduğunu sorarken, röpteşambırıyla viski içip yalı penceresinde kahvaltı yapanlar var...

Ve Acun hala Dominikte. Hala en güzel sesini seçiyor ülkenin ve yetenekleri avlıyor. Ve her gün muhakkak bir şehit cenazesi görünüyor gazetelerin asayiş sayfalarında.

İnanılmaz bir tutarsızlık, inanılmaz bir ironi... Hala adalet mi diyoruz?

Misal duydunuz mu bilmem, Onur Yaser Can'ın hikayesi var benim hiç unutmadığım; kısacık anlatacağım, hikaye çok uzun...

Tertemiz bir genç adam...

Gözaltında gördüğü işkence ve cinsel tacize dayanamayıp intihar eden OTDÜ'lü bir mimar Onur Yaser Can...  Gözaltını arkadaşlarına şöyle anlatıyor;  "Gözaltında çırılçıplak soyuldum. Duvara yaslanmamı söylediler... Bir süre çömeltilerek bekletildim. Bu süreçte ağlayan, polislere yalvaran bir kişinin sesi dinletildi, tokatlandım, sözlü olarak aşağılandım. Muhbirlik yapmam söylendi"

Defalarca kez tekrar tekrar çağırılıyor emniyete ve çırılçıplak işkence edildiği karakola yeniden gitmek yerine apartmandan atlayıp intihar ediyor. Arkasından 11 ay süren duruşmada işkencecilere takipsizlik veriliyor. Ve dayanamayıp annesi de intihar ediyor.

Ama biz böyle hikayelere alışığız değil mi? Bir babanın sırtında çocuğunun cesediyle şehre gidişini de izledik çünkü. Sokaklarda öldürülen kadınları da...

Adalet mi diyoruz?

Ben demiyorum...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.