“Seni hiç sevmedim” dedi kadın.
Hep nefret ettim senden diye de ekledi sessizce.
Seni hep ölen babama benzettim. Uyuşuk, pısırık, karısının bir dediğini iki yapmayan, saf, edilgen, kullanılan….
Daha sayayım mı, ne istiyorsun benden. Sevmiyorum ve seni aldatıyorum. Hem de en yakın arkadaşım dediğin adamlarla.
Ve senin yüzüne onlar nasıl bakıyor ve bakarken de ne hissediyorlar çok merak ediyorum.
Hiç mi anlamaz insan yahu. Hiç mi çakmaz. Bu çocuk var ya bu çocuk. Senin mi zannettin sen.
Hani senin çocuğun zor olur demişlerdi, onu da mı aklında tutamadın be yahu. Nasıl saflıktır bu,
Ağlıyordu adam.
Mühendisti kendisi, 34 yaşındaydı ve mühendis çıkmıştı, köyünün de gururuydu.
Çok sevip sayarlardı onu. Köyde ne olursa akıl danışmak için ararlardı onu. Öyle ya, okumuş adamdı o. Okumuş ve karısı tarafından sürekli aşağılanan, hırpalanan, aldatılan, öfke duyulan, sevilmeyen, maalesef ki aldatılan ve yüzüne tükürülendi o. M. Y bey. Hey gidi dünya hey.
Köyümün değerlisiydim, gözü açılmamışı da denebilirdi bana.
Bu hanımının bu şekilde küfürlü konuşmaları da aslında tüm gerçekliği yüzüne vuruyordu M. Y nin. Kişi ayağının kabını giymeli derlerdi onların köyünde Bilge yaşlılar.
Çok sevdim dedi.
yıldım bayıldım ayrılamam senden dedi karısı ona. Tamam zengin kızıydı. Görüp geçirmiş ailenin şımarık kızıydı, tamam ama onu sevdiğini söylemişti ve olmaz bizim denkliğimiz yok deyince de intihara kalkmıştı.
M. Y mecbur mu kalmıştı.
Çok mu inanmıştı.
Çok sevmiş miydi o da.
Bu kızın onu aldatabileceğini hiç düşünmüş müydü ki?
Yoksa karnımdaki bebek senin dediği için mi inanmıştı ona.
Onun defterinde bu yazmadığı için hiç aklına bile gelmezdi bu yaşadıkları.
Oysa eşi de inançlıydı, değerleri vardı. İbadet ediyor, dua ediyor, ama yaşamaya da çok sev.yordu…
Çok hareketli çok sesliydi ama seni böyle seviyorum demişti ona. Oysa şimdi bağırıyor ve hatta artık küfür de ediyordu kocasına.
Anacığı aklına geldi, iki damla göz yaşı döküldü önüne. Oğlum demişti, dikkatli olun ikinizde, şimdi yanar sever görünürsünüz ama sonrasının da gelebileceğini düşünün olur mu.
Farklı havadan çalıyorsunuz ikiniz de.
İkiniz de iyi olabilirsiniz beki ama yalnızken. Canınızı yakarsınız gibi görüyorum ben. İçime iyi olmadı hiç. Sen çok içine kapalı, hanım kızsa çok dışa açık. Çok hareketli, çok konuşkan, çok varlıklı, seni ezer oğlum, fark etmezde ezer fark eder de ezer. Hiç bilemezsin…
O zaman çok iyi gelmedi annesinin sözleri. Eşiyle kültürü farklıydı ama ikisi de iyi insan olarak biliniyordu. Arkadaşları çok severdi ikisini de ve yakıştırırdı. Oysa şimdi üzerinden henüz beş yıl bile geçmemişken sevgili cefakar anacığım sen ne kadar da haklıymışsın der olmuştu M.Y
Pişmandı, evet hem de çok.
İnandığı için, karısının sözlerini hiç sorgulamadığı için pişmandı.
Bir genç kızın bu kadar da serbest olabileceğini düşünmemişti hiç. Hele de çocuğunun bir başkasından olduğunu duyması yetmişti artık ona.
Kararını vermişti işte şimdi.kızgın değildi. Sakince döndü eşine ve; “ Avukat arkadaşımı arayıp boşanmak istediğimizi söyleyeceğim, merak erme hiç zorluk çıkarmam sana. Gerekli işlemler hazır olunca haber veriririz sana. Şimdi gidiyorum, tek ceketim var bu evde anladığım kadarıyla. Onu alıp da çıkıyorum hayatından. Seni sana bırakıyorum….”
Şaşkındı, Durdu karısı.
Ve bir anlık afallama sonrasından avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı. Beni boşayamazsın, seni öldürürüm….
Dünya bu işte, önce kendini öldürüyordu şimdi de kocasını.
İnsan işte dedi adam, insan…
Arık inanmıyorum sana. İstediğini yapmakta özgürsün. Dedi ve ceketini aldı ve çıktı gitti belirsizliklerle dolu hayatından….özgürüm anacığım derken ağlıyordu M.Y