Hava Durumu

Tatlandırıcılar, GDO ve kanser

Yazının Giriş Tarihi: 15.03.2018 07:31
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.03.2018 07:31

Acayip bir süreçten geçiyoruz.

Yediklerimiz, içtiklerimiz bizi hasta ediyor.

Her sene hastane sayısında artış var.

Birileri... Aracı olsunlar diye bürokratlarla, vekillerle diyaloğa giriyor, algı oluşturuyor, uzun soluklu muhabbetler kurup, özel hastane teşviki için takla atıyor.

Bu saydığım insanların hiç birinde idealistlik yok, "millet tatlandırıcılardan, GDO'lu ürünlerden, sağlıksız gıdalardan hasta oluyor, kansere yakalanıyor. Biz bunun önüne geçecek adımlar atalım" demiyorlar.

Dertleri... Varsa yoksa çok para kazanmak.

Oysa ateş kendi çocuklarını da, ailelerini de yakıyor haberleri yok...

Geçtiğimiz gün, uzun yıllardır kendisinden insani anlamda istifade ettiğim, ülkesi ve milleti için didinen bir profesör; "Devlet, insan sağlığına uygun ham madde kullanmayan pastaneleri kapatsa ve bu iş yerlerindeki elemanları maaşa bağlasa kasası boşalmaz, zarara uğramaz" dediğinde gözlerim yuvalarından fırlayacak gibi oldu.

Çünkü bağırsaklarımız yapay tatlandırıcıları tanımıyor, şekere karşı programlanmış kimyasallar, GDO'lu gıdalar, zararlı yağlar konusunda hücrelerin, bağışıklık sistemimizin hiçbir bilgisi yok!

Sonra devam etti.

Devletin sağlığa harcadığı para, inanın bu insanlara ödeyeceği paradan daha çok. Hatta rakamlar aklımızı karıştıracak cinsten.

Ve her yıl sağlık harcamaları giderek daha da artıyor.

Neden?

Her gün kansere yakalanan, farklı hastalıkların pençesinde kıvrananların sayısı mantar gibi çoğalıyor da ondan.

Korkunç bir tablo; kobay gibi olduk.

Gencecik yaşta kemoterapi görenler, ağır ilaç kullananlar film artisti değil, unutmayalım!

***

Aman Yarabbi...

Şöyle bir düşünelim.

Kaloriden tasarruf edelim derken aklımıza hiç gelmeyecek noktalarda sağlık sorunlarıyla karşılaşıyoruz.

Açın buzdolabına bakın, mart ayındayız. Sivri biber, patlıcan, domates, salatalık... dolabın çekmecesinde duruyor.

İki gün sonra baktığımızda buzdolabının içinde boyu uzuyor.

Kontrolsüz, aşırı kullanılan hormon ve tarım ilaçları, sebzenin ve meyvenin amiyane tabirle aklını başından alıyor.

Durum vahim.

Konuşması gerekenler susuyor.

Dernekler, STK'lar susuyor.

Yaratıcı, aman diyenle ilgilenmek zorundasınız diye ayetleriyle, peygamberleriyle uyarılar yaparken; Allah'ın ayetlerini insanlara anlatması gerekenler, armudun sapından, üzümün çöpünden bahsediyor.

Oysa aynı ürünler ihraç edilmek üzere sınır kapılarına gönderildiğinde zararlı diye geri çevriliyor; iç piyasaya satılıyor!

Ne güzel değil mi?

İktidarın Bursa'daki birçok vekili sadece düğünlerde, açılışlarda boy gösteriyor.

Muhalefeti mi soruyorsunuz, hiç sormayın. Toplantı üzerine toplantı yapmaktan, sokaktaki feryadı bir türlü duyamıyorlar.

Hastalanıyor, kısırlaşıyor, etlerimiz dökülüyor, kanser oluyoruz ama kimsenin umurunda değil...

Tek dert ve tasa; 10 yıl taksitle büyülenmiş gibi daire peşinde koşmak, 5 sene taksitle otomobil almak için ince hesaplar yapmak.

Ancak, umursamazlığımızın yüzünden çocuklarımızın kimyası, hormonları bozuldu; obez oluyor, amansız hastalıklara yakalanarak gözlerimizin önünde acı çekiyor, ölüyorlar.

Şekeri, pancarı yok ederken, ölüyoruz ama farkında değiliz...

***

HAKAN KÖPRÜLÜOĞULLARI KOLLARI SIVADI

Bir süredir AK Parti Osmangazi İlçe Gençlik Kolları Başkanlığı görevini vekâleten yürüten Hakan Köprülüoğulları, bu ağır yükü asaleten omuzlayacak.

Bursa'nın en büyük ilçesinde yoğun bir çalışma temposuna girmek için kolları sıvayan genç başkan, ziyaret edilemeyen ev, sıkılmadık el bırakmayacak.

Bu arada Köprülüoğulları, önümüzdeki Pazar günü farklı bir atmosferde kutlanacak olan 18 Mart Çanakkale Zaferi için kutlu topraklara 10 otobüsle çıkarma yapacak.

***

BİR SÖZ

Bir subay halkın akşama kadar çalışıp,  vatandaşın vergileriyle alınan silahları halka çevirip, darbe yapar, siyasete müdahale ederse, artık o bir subay değildir. O şerefsiz ve alçaktır.

Hasan Celal Güzel

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.