Hava Durumu

Sosyal yaşam ölmedi, kalbimizde yaşıyor!

Yazının Giriş Tarihi: 27.04.2019 07:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.04.2019 07:30

Nereye gitsek, kiminle sohbet etsek, herkes eskiyi arıyor, özlem duyuyor.

Gelin görün ki bugünkü manzaradan şikayetçi olanlar  tek bir adım atmıyor.

Mesela, Ramazan yaklaşıyor, şimdi herkes nerede o eski Ramazanlar diyecek!

Bayram yaklaştığında da ahlar, vahlar arşa yükselecek!

Örnek vermek gerekirse, bizim Bursa'mızda eskiden sosyal yaşam görülmeye değerdi.

O zamanlar, AVM denilen ruhsuz yerler icat edilmemiş, böyle kalkışma içinde olanlara 'alan ve bina' ruhsatı verilmezdi.

Tabi.

Böyle bir atmosfer içerisine girmeyen Bursalılar.

Heykel, Setbaşı arasında yürüyüş yapıp, bir birleriyle selamlaşırlardı. Mahfel'de Türk sanat müziği eşliğinde yudumlanan kahve, yaldızlı bardakla içilen çay ömre bedeldi.

Altıparmak şimdiki gibi öksüz çocuk değildi. Sağlı sollu mağazalarda inanılmaz müşteri hareketliliği vardı. Gençler bu caddenin bayırında yürümekten zevk alırlardı. Arap parkı, maç günleri bambaşka bir havaya bürünür, yapılan muhabbetler herkese örnek olurdu.

 Sahi, bu şehre o zamanlar bahar geldiğinde, Bursalıların içi başka, dışı başka gülümsüyordu.

Çünkü nereye baksanız, erik, kestane, kiraz, erguvan, akasya ve çınar ağaçlarının dallarından fışkıran yemyeşil yapraklar, her yana huzur katıyordu.

Tabi o zaman ki yöneticiler güç zehirlenmesine uğramadıkları için Evliya Çelebi'nin uğrunda göz yaşı döktüğü kent, görenleri kendisine aşık ediyordu.

O zamanlar Kültürpark bir başkaydı. Ailelerin piknik alanı, çocukların nefes aldığı bir platoydu.

Hıdrellez günü, her mahallede mutlaka araba lastiği yakılır, ateşin üzerinde yaşı 70 bulmuş amcalar, teyzeler bile atlar, pazar günleri şehrin her tarafı 'açık büfe' mekanlarına dönüşürdü.

Bursa'nın caddelerinde çocuklar bisikletleriyle gezer, her mahallede mutlaka Tommisk, Zagor, Teksas romanları okuyanlara rastlanır, cilli oynayan,  altı köşe uçuranlarla dolup taşardı.

29 Ekim, 23 Nisan, 19 Mayıs ve Bursa'nın fethi bambaşka bir atmosferde kutlanırdı.

Bu anlattıklarımızın tamamı fotoğraflarda kaldı, artık duvarda bile asılı değil!

Unutmadan Kurban bayramına bir hafta kala çocuklar, babalarının aldığı 'kınalı Koçları' sokaklarda gezdirirlerdi.

'Yüreğim bile ah çekiyor, dilim neden söylemesin' diyor ya şair.

Şimdiki bayramlar beş yıldızlı hapishanelere tıkışmak oldu.

Bayram geldiğinde insanlar evden dışarı çıkmıyor, akrabalarını, komşularını ziyaret etmiyor.  Telefonla mesaj göndermek daha kolay geliyor, 'sonrada kalkıp nerede o eski sosyal yaşam, nerede o eski bayramlar?'  güzellemeleri yapmayı da ihmal etmiyorlar.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.