Hava Durumu

Bursa'da yaşayanlar, her çekirdek bir ağaçtır!

Yazının Giriş Tarihi: 15.02.2019 07:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.02.2019 07:07

Her ne kadar, şehirler betonlaşıp yeşil alanlara hasret kalsak bile, meyvelerin çekirdeklerini kurutup, önce tohum, sonra fidan olmasını sağlayabiliriz.

Hatırlayacaksınız, Mudanya rampasına çıkarken, Çağrışan'daki ormanlar geçtiğimiz Ağustos'ta, yanmış, kül olmuştu.

Yapılan iyileştirme çalışmalarından sonra, buradaki 36 hektarlık alan Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, inanılmaz bir fidan kampanyası başlatan sanatçı Haluk Levent ve Bursalıların katıldığı törenle toprağa fidanlar dikilmişti.

Ama...

Ne hikmetse, aklımıza sadece ormanlar yanınca, birileri uyarınca fidan dikmek geliyor. Oysa birileri ormanı yakmasın diye bekçiler de tayin ediyoruz!

Aslında yangın beklemeden Bursa'mızın her yanına, her köşesine, mahallesine, sokağına, okulların, hastanelerin, tretuvarlarına fidan dikebiliriz.

Böyle bir kampanyaya, ne Orman Bölge Müdürü Yalçın Akın, ne de belediyeler hayır der.

Mesela, yediğimiz meyve çekirdeklerini evimizde birkaç gün kuruttuktan sonra toprakla buluşturup, Bursa'yı meyve bahçesine dönüştürebiliriz.

Böyle bir adım atmak için yapılması gereken tek şey, gayret ve azim.

Yıllar önce Manisa'da bir doktor, Allah ömrüne ömür katsın Fahrettin Er, hepimizin yedikten sonra attığı meyvelerin çekirdeklerini ağaca dönüşebileceğini düşünmüş ve bir proje başlatmıştı. Adına da: 'Her çekirdek bir ağaçtır' demişti.

Ve.

Projesini herkese şöyle duyurdu: "Yediğiniz meyvelerin çekirdeklerini atmayın, 4 gün bir yerde kurutun, sonra toprakla buluşturun."

Bu iş öyle büyüdü öyle serpildi, genişledi, vücut buldu ki, toplanan 10 milyon çekirdek tohumu Spil Dağı'na ekildi. On milyon meyve çekirdeğinin yüzde biri tutsa denildi ve hayaller gerçeğe dönüştü.

Böyle bir adım atmak inanın çok zor değil.

***

Şimdiki nesil, domatesin, çileğin ağaçta yetiştiğini sanıyor!

Bursa'mızda buna benzer bir kampanya başlatılırsa, çocuklarımız, gençlerimiz, yaşlımız gerçek olanla yani toprakla buluşur. Teknoloji yüzünden eve, ofise, daireye hapis olmaktan kurtulup, kentlilik bilinci oluşur.

Mesela, şimdi tam zamanı diyerek, geçtiğimiz yıl ufacık bir rüzgâr sarsıntısıyla köklerinden sökülen Doğanbey Toki'deki yeşil alanlara, yeniden fidanlar dikilebilir.

Şehrimizdeki okulların yöneticileri, öğrencileriyle kentimizi fidanlarla donatabilirler.

Hatta okullarının bahçelerine her türlü fidanla birlikte seralar da kurabilirler.

Her gün farklı ve pratiğe dönüşen fidan kampanyaları gerçekleşebilir.

Böylelikle, kentle ilgili topa girmeyen, sürekli tribünlere oynayan, siyasallaşmaktan başka bir şey akıl edemeyen STK yöneticilerinde bir mahcubiyet duygusu gelişir, yaşadıkları, doydukları Bursa'nın eski görünümüne kavuşmasını sağlarlar.

İşte o zaman, damarlarımızdaki asil kan harekete geçer. Kısacası icraata, akıl etmeye ihtiyaç var; öyle kurt, kuş, tavşan işareti yaparak eylemlerin gerçekleşmediği anlaşılır.

Asil medeniyete,  gariplikleri, utançları, ortalıktan defedip hadi namazdan sonra, teşkilat toplantısından sonra, hastanede mesaisi bitince, adliyede duruşması sona erince,  fidan dikmeye gidiyoruz; diyebilenlerin kıpırdanışıyla varılır.

Sonra ne mi olur?

Ormanda piknik yapılırken etrafa çöp atılmaz, mangal yakıldığında ortalıkta ateş bırakılmaz.

Kısacası "ormanı bekçi değil, sevgi korur" tabelası asmaktan başka bir işe yaramayanların da kıpırdanması için fırsat doğar.

Sahi bir de ne olur biliyor musunuz?

Meyve çekirdeklerinden de fidan oluyor, sonra ağaca dönüşüyormuş diyenlerin sayısı çoğalır.

Üstat Necip Fazıl Kısakürek'in şu sözü hakikaten çok anlamlı: "Tomurcuk derdinde olmayan her ağaç, odundur."

***

PERİ BACALARINA BETON DÖKTÜLER ANNE!

Şu Peri Bacaları'nı bilmeyen yoktur sanırım.

60 milyon yılda oluşan, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Kapadokya'daki olağanüstü yerlerden söz ediyoruz.

Burada yaşananlar malumunuz, ülkemizdeki duyarlı insanlar ayağa kalmış durumda. Bu işin öncülüğü de gazeteci Cem Seymen'in yaptığını belirtelim.

Valla vatanı korumak sadece sınırlarla sınırlı değil, tarihi de koruyup kollamak gerekiyor.

İmar affını suistimal edip vandallık yapanları Allah nasıl biliyorsa öyle yapsın.

Kapadokya'nın, kalbine beton hançeri sapladılar.

Görüntüler sosyal medyada yayılınca, Kültür ve Turizm Bakanlığı kültür ve tarihi hiçe sayan ruhsuzların başlattığı inşaatı durdurdu.

Garip olan şey şu, tepkiler çığ gibi büyüyünce, Göreme Belediye Başkanı Nuri Cingil, otel inşaatının imar planı dâhilinde, yapı ruhsatıyla yapıldığı açıklamasında bulundu.

Sormak istiyoruz, bu imar planı ruhsatını kim verdi, neden verdi.

Bu kişiler, dünyada mı yaşıyor?

Yoksa vicdanları birileri tarafından gaspa mı uğradı?

Veya perilerle, cinlerle arkadaş mı oldular?

Şaka gibi doğrusu!

***

BİR SÖZ

Benim Bursa'ya vefa borcum var, şehrin her köşesi, her semtine fidan dikilmesi gerekiyor.

Prof. Dr. Veysel Eroğlu

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.