Hava Durumu

Duygusal farkındalık ve çocuk

Yazının Giriş Tarihi: 05.11.2017 07:40
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.11.2017 07:40

Bu hafta köşemizde çocuk gelişiminin ve birçok yetişkininin de ihtiyacı olan duygu eğitiminden bahsedeceğiz. Toplumumuzda genelde duygu ile ilgili ifadelerden kaçınırız, duygularına esir olma, erkekler ağlamaz, ağlamak zayıflık vb. yanlış ifadeler zamanla zihinlerimizde yer almaktadır. Bu ifadeler insanının var oluşunda yer alan duyum-duygu ve düşünce üçlüsünün önemli bir parçasını devre dışı bırakmamızı, saklamamızı bize söylerken bir yandan da kendimiz ile ilgili farkındalık yolumuzda, bizlere engel olmaktadır. İnsan duygusal farkındalık ile iletişimini güçlendirir, kendisini ve karşısındaki bireyi daha rahat anlar.

Peki nedir duygu eğitimi? Aslında duygu eğitimi verirken hedef, duyguyu eğitmek değildir. Çünkü duygu eğitilmez; duygudan sonraki davranışın kontrolünü geliştirmeyi hedeflenir. Örneğin öfke kontrolü değil, aslında öfke sonrasındaki davranışın kontrolü... Duygudan sonraki davranışı düzenlemenin yolu ise önce davranışın altındaki duyguyu tanımak ve anlamaktır. Çocuklar altı aylıkken duygu hissedebilme potansiyeli olarak yetişkini yakalamaktadır. Çocuk için duygu eğitiminde çocuğun kendi duygularını fark etmesi, başka bireyin gösterdiği duyguları anlayabilmesi ve duyguları ifade etmesi hedeflenmektedir.

İlk basamak olarak duyguları tanıma önemlidir. İdeal duygu ifadesine sahip bir yetişkinin yüz tane duyguyu isimlendirmesi gerekir. Şöyle bir düşünelim günlük hayatımızda kullandığımız duygular neler? Duygularımızı ne kadar fark edip, ayrıştırıp adlandırabiliyoruz? İlk akla gelen üzülmek, korkmak, kızmak sevinmek duygu ifadeleri bile ne kadar evimizde geçiyor?

İkinci basamak duyguların beden, yüz,ses olarak ifade edilmesidir. Çocuklar bunu yansıtmalarla öğrenir. Oyuncağını kaybetmek seni çok üzdü, kardeşinin defterinin yırtması seni öfkelendirdi, bunu başarmak seni mutlu etti... Çocuklar duyguları, yetişkinin doğru noktada duyguyu yakalayıp ifade etmesi ile öğrenir. Ebeveyn ne kadar duygu kelimesi kullanırsa, çocuk duyguların o kadar farkında olacaktır. Bu yansıtmalar aynı zamanda çocukların o anda yaşadığı duyguyu, rahatlıkla dışarı çıkarmasını sağlayacaktır. Duygu yelpazesini geniş tutmak, çocuğun duygusal dünyası ile ilgili ifadeleri güçlendirecek ve farkındalığını arttıracaktır. Okulda neler yaptın? Yerine 'bugün okulda hangi duygular vardı? ' gibi açık uçlu duygusal ifadeyi açabileceği sorular, çocuğun kendi duygu dünyasında yolculuğunu güçlendirecektir.

Üçüncü basamak beden, yüz, ses verilerinden duyguları okumadır. Burada ebeveynin kendi duygu dünyasından paylaşımları ve ifade edilen duyguya eşlik eden ses tonu ve beden dili çocuğun karşısındaki bireyin duygularını anlamlandırmasına yardımcı olacaktır. Farklı duygu örneklerini ebeveyninden öğrenen çocuk, hayatında bunlara daha kolay yer vermektedir.

Dördüncü basamak duygu ve duyum ilişkisidir. Ne hissediyorsun? sorusu duyguyu; bu duyguyu vücudunun neresinde hissediyorsun? sorusu ise bize duyumu verir. Duygumuzu duyumsadığımızda, o duyguyu hissederiz. Utandığımızda yanaklarımızın kızarması, üzüldüğümüzde gözlerimizi yaşarması gibi...

Beşinci basamak duyguları ebeveynin kabul etmesidir. Duygunun yanlışı olmaz, sonrasında yapılan davranış yanlış olabilir. Duyguyu tanımlamadan, davranışı düzenlemeye çalışılırsa; çocuk duygusunun onaylanmadığını düşünür. Sinirlendiğinde oyuncağını atan bir çocuk hayal edelim; ebeveynin ilk söylevi 'atma o oyuncağı bak kırıldı gördün mü bir daha sana oyuncak yok' olursa, çocuğun buradaki kaydı sinirlendiğimi belli edersem beni sevmezler/oyuncak almazlar/ceza verirler vb. olur. Öfkelendiğini fark ediyorum/ anlıyorum... tanımlamasını yaptıktan sonra davranış ile düzenlemeyi yapmak daha doğru olacaktır. İlk aşamada zor gibi görünse de; zamanla dilimize ve zihnimize yerleştirdiğimiz bu kalıplar doğal hali ile çıkmaya başlayacaktır. Yeter ki bunu hedefleyerek egzersiz edelim, çalışalım. Örneklerini çocuk ile çalışan uzman ya da eğitimcilerde görmekteyiz. Çocuğun duygularını bastırma davranışlarımıza dikkat edelim. Oyuncağı kırıldığı için ağlayan bir çocuğa: susarsan sana çikolata alırım (ödül), sus yoksa odana git (ceza) , üzülme yenisini alırız (teselli) , aaa bak şurada ne var? (dikkat dağıtma) ifadelerini kullandığımızda hiç birinde çocuğun duygusunu tanımlamış ya da anlamış olmuyoruz. Halbuki çocuklar bazen sadece duygularını tanımlayıp, anladığımızı ifade ettiğimizde bile anlaşılmışlık hissi ile rahatlayıp sakinleşebilirler. Ebeveynin o esnada çocuğun duygunu takip edip yansıtması çocuğa iyi gelecektir ve bu yöntem bir yaşam becerisi olarak hayatında var olacaktır. Oyuncağın kırıldığı için çok üzüldün... Evet, çok üzüldün anlıyorum... O oyuncağı çok seviyordun, onu kaybetmek seni gerçekten çok üzdü... Ağlıyorsun(şiddet artar)... Daha çok ağlamak istiyorsun... (ses ve şiddet artar)Daha çok ve yüksek sesle ağlamak istiyorsun, gerçekten çok üzüldün... Bu yaklaşımla çocuğa, yaşadığı ve zorlandığı olayın sonrasında anlaşılmışlık hissini hediye etmiş oluruz.

Altıncı basamak ise çocuğun duygu sonrasındaki davranışı kontrol edebilmesine yardımcı olmaktır. Öfkelendiğinde oyuncağını atan çocuk örneğimizden devam edelim. Öfkelendiğini anlıyorum (duyguyu kabul etme ), ama sert oyuncaklar atmak için değil ( tanımlama yapma) , istersen topunu yere atabilirsin (davranışa yön verme). Çocuk atmaya/ zarar vermeye devam ederse; eğer oyuncağı atmayı seçersen, oyuncaklarını bir gün süre ile kaldırmamı seçmiş olursun (davranışa sınır koyma) . Bu noktada sınır eğitiminin kapısını geldik. Ayrı bir başlık olması sebebiyle bu haftalık sonlandıralım.

Kendi duygumuzu anlayıp ifade etme özgürlüğüne erişmemiz; çocuklarımıza geniş duygu ifadeleri kazandırmamız için yazımızın bir milat olması temennilerimle, mutlu bir hafta dilerim...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.