Hava Durumu

Yeni yüzyılın paylaşılamayanı "Arktik"

Yazının Giriş Tarihi: 11.06.2021 07:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.06.2021 07:30

Kuzey Kutup Dairesinin 27 milyon km2'lik alanlı üst bölgesidir Arktik.  Adını antik Yunancadan almış ve "Ayı" anlamını içeren bir ifadeyle bütünleşmiştir.

Arktik Bölgesi için Birleşik Amerika, Rusya, Kanada, Norveç, İzlanda, Danimarka, Finlandiya ve İsveç hak iddia etmektedir.

Bu denli vazgeçilmez hale gelinmesinin nedeni ise iklim değişikliğine bağlı olarak ortaya çıkacak olan küresel ısınma ve sahip olduğu enerji kaynaklarıdır.Diğer bir cazibesi ise,çok büyük karbon depolarına sahip olmasından ileri gelir.

Küresel ısınmaya bağlı olarak buzulların erimesi, diğer ticaret yollarına nazaran daha kısa sayılabilecek yol güzergâhlarını ortaya çıkardı. Arktik bu paralelde yeni yüzyılın en paylaşılamayanı oldu bile.

Bölgede 90 milyar varil petrol, 48 trilyon varil doğalgaz ve 44 milyar varil doğalgaz sıvısının olduğunun anlaşılması; ortak kullanım alanı olan bölgeyi çekim merkezi haline getirdi.

An itibariyle şimdilik herhangi bir ülkenin kontrolünde olmamakla birlikte, tüm dünyanın ortak malı olarak görünür.

Kuzey ülkelerinden bazıları izinsiz petrol çıkarma girişimlerine çoktan başlasalar da, Arktik bölgesinin, peşine düşen ülkelerin hâkimiyet mücadelesine dönüşmesi artık günümüz dünyasında yadırganmamaktadır. 

Arktik Bölge'sinin Türkiye açısından önemi ise; küresel ısınma ile ortaya çıkacak olan yeni ticaret yollarının işleyişini değiştirecek olmasından mütevellit, Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının eski cazibesini zaman içinde yitirecek olmasıyla açıklanabilir.

Bu alternatif yol ile mevcut iki boğazdan geçen gemi sayısı azalacak, Türk Boğazları işleyişin açısından önemini kaybedecektir.

Zaten geçiş ücreti ödenmeyen bu Türk suyollarının önemi daha da azalacak  ve değer kaybına uğrayacaktır.

Kanal İstanbul işte tamda bu noktada geç bile kalınmış bir proje olarak önem kazanmaktadır.

Arktik Bölgesinin kıymetini erken kavrayan ülkeler kendi aralarında yaşadıkları sorunları çözüme kavuşturmak amacıyla bizim ve daha pek çok ülkenin olmadığı bir konsey oluştursalar da;şimdilik bunun hukuken bir bağlayıcılığı yoktur.Bugünkü kanunlar bu noktayı ortak bölge olarak adlandırmaktadır.

Arktikte buzların erimesi bölgeyi dünyanın en hızlı ısınan buzullar arenasına çevirmiştir.

Bölge zamanla daha da hızlı bir şekilde irtifa kaybedecek, Arktik ile Ekvator arasındaki ısı farkı seviyesi birbirine yaklaşacak ve olası felaketlere kapı aralanacaktır.

Bu tür değişimleri bir denizci gözüyle değerlendirdiğimde, deniz seviyelerinde ve iklim sıcaklıklarında gözle görülür artışların ve azalmaların azami bir şekilde kendini hissettireceğini söyleyebilirim.

Ülkelerin iklim alışkanlıklarının dışındaki sıcaklar, soğuklar ve yağışların gerçekleşmesi olası bir ihtimal olarak insanoğlunu bekliyor.

Çünkü iklim denilen olgu, uzun süreli takip edilen meteorolojik olayların ortalamasından ibaret olan bir öngörü silsilesidir.

Denizcilikte bir dalganın dahi oluşması için 6 saat kavramı gözetilir. Yani, bir deniz yüzeyinin dalgalanması için o deniz üzerinde üstten ve dipten 6 saat boyunca rüzgâr esmesi gerekirken, böylesi kaotik bir yapıdaki bir iklimi tanımlayacak istikrarlı hava durumlarını görmemiz çok zordur.

Buna ilaveten de,her ay ve her yıl enteresan bilinmezlik içeren alışılmadık şiddetli hava durumları insanları şaşırtacaktır.

Akabinde dev asa tarım alanı kayıpları başlayacak,göçler ve savaşlar kaçınılmaz olacaktır. Şu durum; gerçek anlam da doğanın dengesine karşı oynanan asla kazanılamayacak bir kumardır.  

Dünya da gelişmek anlamında bilimsel çalışmalara yönelmek elbette sakıncalı değil ama yapılacak bilimsel çalışmanın içeriği de bir o kadar önemlidir.

İnsan denen varlığın atom bombası üretmek ve geliştirmek adına harcadığı emeğin halklar nezdinde pozitif bir karşılığı olmadığında hemfikiriz.

Eğer insanoğlu toplumsal davranışlarında aklı salim ve mantık çerçevesinde ilerleyen bir unsur olarak kalsaydı;bugün Arktik bölgesinde daha fazla yeraltı kaynağı bulmanın ötesinde, ısınmanın ve erimenin durdurulması için, aynı masa etrafında toplanan bir insanlık olurdu.

1970'lerden beri bölgeyi araştıran ve belli bir projeksiyona ulaşanlar istese şimdiye kadar kendi neslini gözetecek çareye çoktan ulaşmıştı. Ama, maalesef mantığıyla sorgulayıp ileriyi gören değil, doyumsuz ve açgözlü olmayı yeğleyen bir toplum olduk. Ama unutulmasın ki deniz elbet bir gün emanet verdiği kumunu geri alacaktır. Bu doğanın bir kanunu.

Uyan ey insanoğlu geç kalmaya çeyrek var.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.